ÖZELLİKLER

Kullanıcı Adı:
Dark Reflection
Kullanıcı Grubu:
Forum Üyesi
Geri Bildirimleri:
Aldığı Beğeni:
0
Hesap Durumu:
Aktif
Durumu:
Çevrim Dışı
Üyelik Tarihi:
18 Şubat 2007 18:41
Son Ziyaret:
02 Mart 2008 23:55
Toplam Mesaj:
74 [0.01 Gün Ortalaması]
Paylaşım Sayisı:
0 (Son 6 Ay)
İlan Sayisı:

BİLGİLER

Ad Soyad:
Sertaç CAN
Doğum Tarihi:
05 Haziran 1983
Yaş:
41
İl:
Izmir
Meslek:
Bilgisayar Programcısı
Özel Mesaj:
Sohbet Talebi:
Üye Favorile:
Sosyal Medya:

İMZA


Sertaç CAN
250 lt Poecilia sphenops
250 lt Xiphophorus variatus
100 lt yavru tankı

SON 10 MESAJI

red rubin beslenmesi...
Canlı yemi de unutmayalım lütfen...
molimin altındaki siyahlık?
Merhabalar;
canlıdoğuranların yavrulaması 2-3 gün kadar sürebilir. ancak 1 hafta önce doğum yapan bir dişinin hala karnında yavru olduğunu düşünmek bence yüksek bir ihtimal değil...

Ancak beyaz molilerin iç organları dışarıdan da çok rahat belli olur. Bana kalırsa anüs bölgesindeki siyahlaşma, iç organların renk değiştirmesinden kaynaklanan bir görünüm. Değişik yem vermeniz yada balığın kabız olması buna sebep olmuş olabilir...
Akvaryumda Kurak ve Yağışlı Mevsimler
Uğur Durak Bey;
forumla ilgilenemediğim sıkıntılı bir dönemde, yarıda bıraktığım makaleye devam ettiğiniz için teşekkür ederim.

Çok başarılı bir çalışma olmuş.
Hastalık : Yüzgeç Erimesi
Tüm okuyuculara merhaba ;
Smile

YÜZGEÇ ÇÜRÜMESİ


Hastalık türü : Bakteriyel.

Organizmalar : Aeromonas, Psuedomonas ya da Vibrio.

Tanım : Yüzgeç erimesi, balık hastalıkları arasında en genel olan ve en bilinenlerindendir. Bir çok bakterinin neden olduğu bastalık, diğer hastalıklarla eş zamanlı olarak görülebilir. Çoğunlukjla tedavi edilebilen bu hastalık, önemsenmez ve tedavi yoluna gidilmezse, enfeksiyonlu balığın ölümüne ve tanktaki diğer balıkların da enfeksiyon kapmasına sebep olur.

Belirtiler :
  • Yüzgeç kenarları beyazlaşır.
  • Yüzgeçler yıpranır.
  • Yüzgeç sapları iltihaplanır.
  • Tüm yüzgeç eriyebilir.

Yüzgeç zaman içinde giderek hasar görür ve kısalır. Yüzgeç kenarları beyazlaşmaya başlar ve pamuk ipliği görünümü alır. Enfekte bölgeler, kırmızı ve iltihaplı olur. Hastalığın ilerlemesiyle doğru orantılı bir şekilde, yüzgeç eridikçe, kanayan, açık yaralar ortaya çıkabilir.

Tedavi :
  • Hastalığa sebep olan şartların düzeltilmesi
  • Su değişimi
  • Antibiotik tedavisi
  • Akvaryum tuzu eklemesi

Yüzgeç erimesi bir çok farklı türdeki bakteri nedeniyle ortaya çıkabilir. Bun paralel olarak, bir çok antibiotik etkili olsa da, ilk önce hastalığın temel nedeni çözülmelidir.

Yüzgeç erimesi, sadece balığın yaşadığı stresten dolayı meydana gelebileceği gibi, genellikle hastalığın ortaya çıkması, düşük su kalitesinden kaynaklanır. Akvaryuma normalden falza sayıda balık konulması, düzensiz ve/veya aşırı yemleme, balığın bir yere aktarılması ve el ile tutulması; yüzgeç erimesini tetikleyen stres faktörüne neden olabilmektedir.
 
Tedaviye, akvaryum suyunun değişimi ve su koşullarının stabilliğinden emin olunması ile başlanabilir. Eğer dipte yem artığı varsa, vakum ile bunları çekmeli, aşırı yemlememeye özen göstermelisiniz. Balıklara verdiğiniz yemin bayat olmadığına emin olunuz. Balık yemleri, paketleri açıldıktan sonra, hızla vitamin içeriğini kaybetmeye başlar. Balığınızı kaliteli ve taze yem ile az miktarda yemlemeniz; çok miktarda kalitesiz yem vermenizden her zaman daha iyidir.

Suyun ısını ve  pH ını ölçerek, balığınız için uygun seviyelerde olduğunu kontrol ediniz. Özellikle yanlış pH oranı balıkları ciddi şekilde strese sokmakta ve bu hastalığı tetiklemektedir. Özellikle uzun yüzgeçli balıklarda, su ısısının düşüklüğü de yüzgeç erimesine neden olabilir.

Eğer temel problem çözülürse, antibiotikler hastalığın tedavisi için tek başlarına yeterli olacaktır. Bu hastalık için, Chloramphenical, Oxytetracycline ve Tetracycline iyi birer antibiotik seçimi olabilir. İlacı, üreticinin tavsiyeleri doğrultusunda kullanınız.
 
Akvaryum tuzu, başta canlıdoğuranlar olmak üzere, bazı balıkların bu hastalıkltan korunmasını sağlarken; kedibalığı gibi, tuza hassas balıkların bulunduğu tanklarda kullanmaktan kaçınılmalıdır.
 
Korunma :
  • Su kalitesini yüksek tutun.
  • Su değerlerini stabil tutun.
  • Küçük miktarlarda, kaliteli yem kullanın.

Bu hastalıktan korunmanın en iyi yolu, sürekli kaliteli su şartları sağlamaktır. akvaryum suyunuzu düzenli olarak değiştirin ve dip çekimini aksatmayın. Akvaryumunuzun kimyasını sürekli takip edin. Tankınızı fazla kalabalık tutmayın ve balıklarınızın kavgaya yönelik davranışlarını sürekli takip edin.

Balıkları beslerken, yem miktarını düşük tutun! Aşırı yemleme, hobiciler tarafından en sık yapılan hatadır ve akvaryumdaki su kalitesini düşürür. Taze yem kullandığınızdan emin olun. Eğer bir yem pakedini açalı yarım yılı geçtiyse, yemin değerinin neredeyse tamamının kaybolduğunu unutmayın. En geç 1 ya da 2 ay içerisinde tükenecek, küçük paketler halinde satılan yemleri tercih ediniz.

____________________
Evirip, çeviren : Sertaç CAN
Yazar :
Shirlie Sharpe
Kaynak : Freshwater Aquariums.
Dark Reflection2007-05-24 22:21:14
yavrularımı ne zaman akvaryuma atayım
Merhabalar değerli dostum;

20 gün sonra, 1 ay sonra diye bir süre verilemesi mümkün değil. Nasıl 16 yaşındaki çocuk 1.80 boyundayken, 60 yaşında adam 1.60 olabiliyorsa; aynısı balıklar için de mümkün.

Yavrulu balığın gelişimi, akvaryum şartları (ısı, su v.b.), balıkları belediğini yem (özellikle protein ağırlıklı olanlar) ve genetik etkenler nedeniyle değişiklik gösterir. O yüzden birimizin tankındaki 20 günlük balık, yetişkinler tarafından yenebilecek boydayken; diğerimizin tankındaki neredeyse yetişkin boya ulaşmış olabilir...

Aynı şekilde, yetişkin balıklarınızın boyutları da değişiklik gösterebilir. Bu nedenle; kendi tankındaki yetişkin balıklara bakan akardaşım, sizin tankınızdaki balıkları hesaba katmamış olabilir.
 
Cevap kısa ve basit :

Yavru balıklar, ana tankınızdaki balıkların ağızlarına sığmayacağı boya geldiğinde, normal şartlar altında yem olmazlar. Siz yine de yeni yavruları ana tanka almaya karar verdiğinizde; önce bir-kaç tanesini atıp, tüm balıkların hareketlerini gözlemleyin...

Kolay gelsin...
Bitkili Canlıdoğuran Tankı
Bitkili Canlıdoğuran Tankı

Değerli ziyaretçilerim;

daha önceden bitki seçimi ile ilgili olarak bazı ipuçlarını

 


adlı çevirimde beraberce tartışmıştık. Bu makale, her ne kadar bitki seçimi konusunda ciddi ip uçları verse de, bitkili bir canlıdoğuran tankını anlatmakta oldukça yetersiz kalıyordu. Böylece; bildiklerimi, siz değerli dostlarımla paylaşmaktan zevk alan ve yardım edebildiği oranda mutlu olan bir www.akvaryum.com üyesi olarak, bana da gevezelik yapma fırsatı doğuyor :)

Değerli arkadaşlarım;
orta okul biyoloji derslerinden hatırlayacağımız üzere Karbondioksit ("Co2") fotosentez için "olmazsa olmaz" bir unsur. Oda sıcaklığında sıvı halde bulunan Co2; her sıvı, doymuş buhar basıncı, içinde bulunduğu kapalı kaptaki buhar basıncına eşitlenene kadar buharlaşacağından ve yerçekimi nedeniyle dünya da bir kapalı kap olduğundan, karşımıza gaz olarak çıkar. Dolayısıyla bu gaz halindeki Co2'i, bitkilerin fotosentez yapabilmesi için suda erimiş halde bulunmalıdır.

 

Suyun da, içinde erimiş halde bulunan malzemeyi "taşıyabileceği" bir kapasitesi vardır. Bu da demektir ki; örneğin suda ne kadar fazla Oksijen ("O2") varsa, o kadar az Co2 bulunma şansı vardır. Dolayısıyla, canlıdoğuranların ihtiyaçlarını karşılamak üzere sık bir şekilde bitkilendirdiğimiz tankımızda, mutalaka hava taşları, hava ile çalışan filtreler gibi, hava tertibatımızı yeniden düzenlemeliyiz. Bu konuda, ne kadar hava sağlayan malzeme koyacağımız, tankımızın büyüklüğüne ve eklemeyi düşündüğümüz bitki sayısına göre değişiklik gösterir.

Canlıdoğuran tankları, bir çok diğer tanka göre çok daha sık bitkilendirilmiş olduğundan, balıkların ve diğer canlıların yaptığı solunum, bitkilerimizin Co2 ihtiyacını karşılamaya yetmez. Bu da bizim, tankımıza dışarıdan Co2 vermemizi gerektirir. Tanka Co2 takviyesi yapabilmek için izlenen temel iki yol vardır. Bunlardan birisi, Co2'in basınç altında sıvı halde bulunduğu ortamlardan aktarmak, diğeri de çok basit bir DIY projesi ile yapabileceğimiz ve fermantasyon sonucu sağlanan Co2'i tankımıza veren bir sistemdir. Buradaki ilk sistem, amatör hobiciler ve tankı çok büyük olmayan kişiler için gereksiz bir külfet getirecektir.

Tanka Co2 takviyesi yaparken unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Tankımıza suni olarak Co2 ekledikçe, suyumuzun pH'ını da değiştirmiş oluruz. Sudaki Co2 seviyesi arttıkça pH seviyesi düşer.
 
Çeşitli kaynaklarda daha az belirtilse de, tanktaki her litre su için 2 watt enerji harcayacak bir lamba kullanmak en idealidir. Tropikal bitkiler de, tıpkı tropikal balıklar gibi gece-gündüz eşitliği bulunan ekvatoral bölgeden geldiği için, günlük 12 saat ışıklandırmaya ihtiyaç duyarlar.

 

Işıklandırma için, sıradan ucuz lambalar kullanmanızı tavsiye etmem. Belki fluoresan ya da daha profesyonel ışıklandırmaya göre biraz daha ucuz olabilir ama, özellikle yaz aylarında suyu ısıtıyor olması ciddi bir sorun.

 

Genellikle, 3-4 günde bir, tankta alg oluşumunu engellemek için ışıklarımızı kapalı tutarız. Ancak canlıdoğuranlar iyi birer alg tüketicisidir. Bu durumda, ışıkları ne kadar açık tutarak, tankta ne kadar alg oluşumuna izin verileceği biraz da hobicinin bilgi birikimine bağladır. İstenmeyen alg oluşumunun önüne geçmenin bir diğer yolu ise UV filtre kullanmaktır. UV filtre, sudaki tek hücreli canlıların DNA yapılarını bozarak canlıları ortadan kaldırmaktadır.

Sık şekilde bitkilendirilecek tankların derin değil; aksine sığ ve geniş olmasını öneririm. Çok yüksek tanklarda, çalışma zorluğunun yanı sıra; ışıklandırma tabandan uzaklaşmaktadır. Işık kaynağının tabandan uzak bulunması, başta Java Moss gibi kısa bitkilerin, tankımızda yayılması yerine uzamasına sebep olur.

 
Benim kişisel izlenimlerimden sonra, bir çok değerli bilgi zaten sitemizde mevcut olduğu için, sizi bazı kaynaklara yönlendireceğim.
 
 
 
Yavruluk kullanımının sakıncaları
Yavruluk kullanımının sakıncaları.

Merhabalar.
Canlıdoğuranların üremesinde yavruluk kullanımından bahsedeceğim.

Bizim elde edip, kendi tankımıza yerleştireceğimiz 3 tip yavruluk vardır.
  1. Standart plastik yavruluk
  2. Tül yavruluk
  3. DIY (do it yourself - kendin yap) yavruluklar.

STANDART PLASTİK YAVRULUK

Yavruluğun temel olarak iki amacı vardır. Bunlar da, hamile dişinin diğer balıklar tarafından rahatsız edilmeden sağlıklı ve rahat bir doğum yapmasını sağlamak ve yeni doğan yavruların diğer balıklar tarafından zarar görmesinin önüne geçmek.

Ancak, kendi tecrubelerime dayanarak söyleyebilirim ki; plstik yavruluklar bu iki problemin de önüne geçemiyor. Bir canlının hangi ortam/dekorasyon v.b. ile rahat edeceğini belirlemek için, o hayvanın davranışlarını bilmemiz gerekir. Canlıdoğuran yavruları, doğar doğmaz yüzme yeteneğine sahiptir. Bu yüzme yeteneğine sahip küçük yavruların, doğar doğmaz bir yerlere saklanıp diğer balıklara yem olmaktan kurtulmaları gerekmektedir. Bu sebeple her yenidoğan yavru, içgüdüsel olarak suyun yüzeyine doğru yüzer. (Su yüzüyindeki bitkilerin arasına saklanmak amacıyla...)

Balık yavrularının bu davranışı, malesef plastik yavrulukların tasarımlarına terstir. Plastik yavrulukta, yeni yavruların alttaki bölüme geçip, doğum yapan yetişkin dişi ile irtibatlarının kopacağı varsayılır. Ancak çoğu zaman yavrular yukarıya yüzerek tekrar yetişkin dişinin yanına ulaşmakta ve burada yem olmaktadır.

Yavruluğun sağlaması öngörülen ikinci avantaj, hamile dişiye rahat ve sağlıklı bir doğum sağlamaktı. Ancak, canlıdoğuranlar yavruluğa alındıklarında ciddi şekilde strese girerler. Bu durum, yavruların ölü olarak doğmasına, yetişkin balığın yaralanmasına ve hatta ölmesine sebep olabilir. Buradaki yetişkin dişinin strese girmesine iki unsur sebep olur.
  • Canlıdoğuranlar her yönden gelen ışığa karşı hassastırlar. Kendilerine zarar verecek bir balık olmasa bile başta su üstünde yüzen bitkiler olmak üzere, diğer bitkiler dekorasyon v.b. arasına saklanıp kendilerini güvende hissetmek isterler.
  • Bir çok  yavruluk, yetişkin bir canlıdoğuran için küçük kalmaktadır.

TÜL YAVRULUK

Tül yavruluğun, yetişkin dişinin strese girmemesi konusunda biraz daha başarılı olduğunu itiraf etmem gerekir. Özellikle yavruluğun tülden yapılmış olması, ortamı değiştiği için stresli olan balığın kendini yaralamasını önleyebilir.
 
Ancak bu durumda da, tül yavruluktaki yeni doğan balıkalrın, yavruluğun dışındaki diğer balıklar tarafından tül ile birlikte ısırılarak; yenmese bile öldürülme ihtimali vardır ki, balığımız öldükten sonra, ne şekilde olduğu çok da önemli değildir...

DIY YAVRULUKLAR

Bir çoğumuz, ilk üretim tecrubemizde, ne yapacağımızı şaşırıp elimize ilk gelen pet şişe, pet bardak v.b. ile aceleyle bir yavruluk yapmışızdır. Bunun sakıncalarını da maddeler halinde sırlamak gerekirse:
  • Kalitesiz malzeme ve üzerindeki boya suya salınım yapabilir.
  • Dezenfekte etmeden kullandığımız malzeme balıklarımıza zarar verebilir.
  • Yavruluğa açtığımız delikler kusursuz olamayacağı için balıkları yaralayacak sivri bölgeler yaratabiliriz.
  • Açtığımız çoğu delik, yavruluk içindeki su sirkülasyonu için yeterli olmayacaktır.
  • + standart, plastik yavruluğun dezavantajları

Bütün bunları anlatırken, balıklarını yavrulukta üretip, hamile dişi ve yavru kaybı olmadan besleyen arkadaşları göz ardı edemeyiz. Mutlaka bu şekilde yavru alıp, sorunsuz şekilde büyüten akvaristler de vardır.

Ancak benim her canlıdoğuran hobicisine tavsiyem; balıkların mutlaka bol bitkilendirilmiş, su değerli kontrol edilmiş ayrı bir tankta doğum yapmasını sağlamaktır. Bu mümkün olmadığında ise, ana tankımızı sık bitkilendirip, yavrular için saklanma bölgesi yaratarak bir çok yavruyu kurtarabiliriz.
 
Sağlıklı yavrular dilerim.
 
Sertaç.  
Reverse Osmosis nedir?

Reverse Osmosis nedir?

Yani çıkan bir bisküvi? Bir virüsün latince adı?.. Ya da bu deyimi şu şekilde cümle içinde kullanabilir miyim:

 

-         Annem yemekte Reverse Osmosis pişirdi.

-         Öğretmenim Reverse Osmosisimi panoya astı

-         Babam modifiyeli Doğan’ımıza Reverse Osmosis taktırdı

 

Lütfen kararsız kaldıysanız, okumaya devam edin.

 

Reverse Osmosis’in ne olduğunu anlamak için ilk önce Osmos’u bilmemiz gerekir. Özetle çözücünün difuzyonu diyebileceğimiz Osmos, bizim hobimizde,  yarı geçirgen bir zarın, su molekülerini geçirmesi, fakat başta tuzlar olmak üzere, bir çok diğer malzemeyi geçirmemesi olarak tanımlanabilir.

Konuyu aydınlatmak için şu şekilde açıklayabiliriz. İki farklı sıvı kütlesi (ki bu kütle bizim hobimizde sudur) yarı geçirgen bir zar ile birbirinden ayrılırsa, yüksek yoğunlukta olan taraftan, düşük yoğunlukta olan tarafa bir sıvı geçişi söz konusu olur (tıpkı bir mürekkep damlasının suyun içinde yayılması gibi…). Fakat biz bu noktada, düşük yoğunluktaki bölgeye bir basınç uygularsak, bir süre sonra sıvı akışı duracaktır. Eğer söz konusu basıncı arttırarak uygularsak, bu kez işlemi tam tersine çevirmiş oluruz. İşte Revere Osmosis’in (Reverse Osmosis = Tersine Osmos) bu şekilde adlandırılmasının sebebi de budur.

Özetle Reverse Osmosis cihazı, suyun içindeki tuzları, kimyasal ve biyokimyasal malzemeleri ayrıştırmak için kullanılan bir cihazdır. Ancak Reverse Osmosis cihazından elde ettiğimiz su 0 sertlikte olacağı için, bu şartlarda balıkları yaşatma şansımız yoktur. Dolayısıyla, Reverse Osmosis ile elde edilen su, balıkların yaşayabilmesi için tekrar bazı kimyasallar eklenerek uygun şartlara getirilir.
 
Lepistes yavrulama
Sayın Üye;

doğum yapmakta olan dişinin bulunduğu yavruluğa eliniz sokmanızı önermiyorum. Balığınız strese girerek, 1-2 yavrunun yenmesinden daha üzücü olaylara sebp olabilir.

Lepisteslerin tüm yavrularını doğurması, nadir de olsa 2 güne kadar sürebiliyor, merak etmeyiniz geri kalanlar da doğacaktır.

Yavrularınız için tebrik ederim.

Yavruların bakımı ile ilgili yardım edebileceğimiz bir şey olursa, çekinmeden sorabilirsiniz.

Saygılarımla.
1 aylık yavrularla yeni doğanlar yaşarmı
Merhabalar Sayın ENGİN;

daha önceleri makalelerimizde de bahsettiğimiz gibi, yavrularun birbirini veya anaçların yavrularını yememesi için "13 günlükken yemezler" ya da "1.8 cm iken yemezler" şeklinde kesin bir kanıya varmak mümkün değildir.

Düzenli bir beslenme ve bakım koşullarında, zaten bu tip balıklar yavrularını yemezler... Ancak siz, balıklarınızın yenebileceği endişesini taşıyorsanız, şu yolu izleyebilirsiniz :

Yavrular, diğer balıkların ağızlarına sığmayacağı boydalarsa, yenme şansları düşüktür. Ancak bu durumda da kuyruklarına v.b. zarar verilmeyeceği garanti edilemez.

Ben, bir aylık yavruların yanına yeni doğan yavruları koyuyor ve sorunsuz şekilde büyütüyorum. Ancak bunu yavrular doğar doğmaz değil, özellikle gelişimlerini hızlandırmak amacıyla ilk 2-3 gün özel yemler ile besledikten sonra yapıyorum.

Ayrıntılı bilgi için lütfen :

Sadece Okuma Y.Msj.Yok Canlıdoğuran Üretimi Dark Reflection 4 190 28 Şubat 2007 Saat 13:15
yazan:
erman-17 Son Mesajı Görüntüle
Yeni Konu Y.Msj.Yok Canlı Doğuran Yavrularının Yetiştirilmesi encort 5 672 22 Şubat 2007 Saat 05:15
yazan:
encort Son Mesajı Görüntüle


Saygılarımla...

SON MESAJLAR

GÜNCEL 100 TANITIM

SON İLANLAR

FORUM İSTATİSTİKLERİ

  • 3,797,668 Mesaj
  • 408,613 Konu
  • 91 Forum
  • 145,128 Forum Üyesi
  • 1,466 Özel Forum Üyesi
  • 29 Kıdemli Akvarist
  • 1,941 Dün Giriş Yapan Üye

Şu ana kadar en fazla 1365 kişi 27.03.2012 23:21 tarih ve saatinde çevrim içi oldu.