Musluk Suyunu 5 Ay Dinlendirmeliyiz!


OrdiBukoÇevrim Dışı

Kıdemli Akvarist
[B]8845,1[/B]
Kayıt: 09/09/2006
İl: Istanbul
Mesaj: 7742
OrdiBukoÇevrim Dışı
Kıdemli Akvarist
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 00:56
Çoğu konuda oldukça vurdumduymaz davranıyoruz. Yapılmaz, olmaz denilen neredeyse her şeyi yapıp ben yaptım oldu deyiveriyoruz.
Peki bu su dinlendirme işindeki korkumuz ve abartımız neden?

Ben doğru su değişimi yapanlardan değilim o yüzden doğrudan kendimi örneklendirmeyi de doğru bulmuyorum fakat forumda defalarca denk geldiğim bir korku var su dinlendirmek konusunda.
Çoğu yeni hobici (veya o alışkanlığı devam ettiren daha tecrübeli hobiciler) musluk suyunu 10-14 gün kadar dinlendirip akvaryuma öyle ekliyorlar. Burda ben yaptım oldu mantığıyla haraket etmek istemiyorum fakat suyu 14 gün bekletmenin ne gibi bir faydası var? Bildiğim kadarıyla yok! Net hatırlamıyorum ama bir konuda iski personelinin bilgilendirmesini bir üyemiz paylaşmıştı 24 saatten az bir süre dinlendirmenin yeter olduğu belirtilmişti hadi biz 1 gün diyelim bilemedin garanti olsun 2 gün diyelim bu abartı nereden geliyor?

Kaç tecrübeli hobici 2 hafta evinde damacanalar dolusu su bulunduruyor? Hangi bilgi veya tecrübe doğrultusunda bu benim aklımın almadığı süreler ortaya atılıp tartışma seviyesinde iddia ediliyor?

Kast ettiğim su bekletme eylemi ilk kurulum için değil su değişimi için geçerlidir. İlk kurulumda balık ekleme süresi akvaryum kurulum şartlarına, takviyelerine yani bakteri kültürünün tahmini oluşma süresine göre değişkenlik gösterebilir elbet.

Bu konuya bir açıklık getirelim musluk suyunu akvaryuma ekleyebilmek yani zararlı içeriğinden arındırabilmek için kaç saat beklememiz gerekir? Lütfen ceavbınıza bir dayanak gösterin ki kesin olarak bu süreyi tavsiye edebilelim ve burayı referans gösterebilelim.

İyi hobiler.

Beğenenler: [T]189817,Ahmet00[/T][T]155878,cankut[/T][T]168058,erkamgok[/T][T]39699,dınay[/T][T]189569,AbdullahElbsaty[/T][T]147402,kebüç[/T]
+1: [T]187047,mrah[/T][T]172759,Eftelya[/T][T]155878,cankut[/T][T]189569,AbdullahElbsaty[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

BozkurtGokturkÇevrim Dışı

Kayıt: 28/09/2016
İl: Antalya
Mesaj: 187
BozkurtGokturkÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 04:43
[B]Akvaryumlarda Musluk Suyu Kullanımı[/B]
Akvaryumlarda su değişimi yapmak ve eksilen suyu tamamlamak için çeşme suyu kullanıyorsanız bilmeniz gereken şeyler var. İçme suyu, yerel su kaynaklarının arındırma işleminden geçse de, genellikle yabancı maddeler ve kimyasallar hâlâ bu suda bulunur. Çoğu şehir suyu departmanı, potansiyel bakteri patlamalarını önlemek için sistemlerini klor ile temizler ve/veya kloramin bileşikleri ekler. Buradaki problem şudur:

[K][B]Piyasada satılan birçok klor arındırıcı ürün sudaki temel klorin elementlerini giderebilir ama kloramin bağını kırmak için yeterli olmaz. Kloramini kırmak için suyu dinlendirmek ve havalandırmak da yeterli değildir. Bu yüzden kullandığınız klor gidericinin kloramini giderdiğine de emin olmalısınız.[/B][/K]

Eğer yerel su departmanı, sudaki bakterileri öldürmek için ayarlaması gerektiği klorin/kloramin miktarını iyi ayarlayamazsa, suda bir bakteri patlaması yaşanabilir. Eğer çeşme suyu kullanmak ile ilgili düşünceleriniz varsa, içinde ne olup ne olmadığını görmek için suyu uzmanlara test ettirebilirsiniz. Fakat test sonuçları olumlu gelse de asla değişmeyeceğini garanti edemeyiz. Çeşme suyunda yapılan testler, aylık, haftalık hatta günlük değişiklikler bile gösterebilir.

Fosfat, nitrat ve silikat suda doğal olarak oluşan elementlerdir ve çeşme sularında bu elementlerin yüksek miktarlarda bulunmaları alışılmadık bir durum değildir. Bunları gidermeden akvaryumunuza çeşme suyu eklerseniz, her seferinde bu istenmeyen elementlerden bir miktar daha suyunuza girmiş olur ve bu da akvaryumunuzda yosun oluşumuna sebebiyet verir.

Bakır ve demir özellikle resif canlılarına zararlı elementlerdir ve çeşme suyunda sıklıkla görülürler.

[K][B]Çeşme Suyunu akvaryumda kullanmak için neler yapılabilir?[/B][/K]
-Zararlı bakterileri öldürmek için klorin eklenip akvaryuma koymadan önce klordan arındırılabilir fakat bu sudaki fosfat, nitrat ve silikat gibi zararlı elementleri ortadan kaldırmaz veya resif akvaryumlarına çok zararlı olan demir ve bakır gibi ağır metal elementlerin suya karışmasını engellemez.

-Suyu klorinden, karbolik asit, koku ve problem yaratabilecek birkaç elementten daha arındırmaya yardımcı olan karbon filtre kullanılabilir.

[B]-R/O cihazı satın alınabilir;[/B]
“Kesin olarak Akvaryumlarda çeşme suyu kullanılmaz!” diyebileceğimiz bir kaynak yoktur fakat bunu daha önce deneyen birçok akvarist problem yaşamıştır ve size kullanmamanızı tavsiye eder. Kullanmayı düşüyorsanız en azından yukarıda verilen tavsiyelerin birini uygulamanız yararınıza olacaktır.

[K][B]Uzun süreli çeşme suyu kullanımının, akvaryumlarda sebep olabileceği durumlar;[/B][/K]
Yüksek nitrat, zirai ilaçlar, fosfat ve silisik asit seviyeleri, çeşme suyunu kullanmamızı 15 yıldır engelleyen etkenler arasından en öne çıkanlarıdır. Çeşme suyu kullanılmadan önce işlemden geçirilmelidir.

Çeşme suyu, istenmeyen kirletici maddeler (nitrat, fosfat, sülfat vs.) içerebilir ve çeşme suyunu R/O cihazı kullanarak saflaştırmak zorunda kalabilirsiniz. Birçok deneyimli akvarist, hassas omurgasızlar ve balıklar besliyorlarsa böyle yapmaktadır ve tüm akvaryum sahiplerine böyle yapmalarını öneririm. İçeriklerinde bulunan nitrat, fosfat, ağır metaller, organik bileşikler ve toksinler bunun sebebidir. Suyla beraber akvaryumumuza ne olduğu bilinmez maddeler de eklemek istemiyorsak en doğrusu suyu kullanmadan önce R/O ile veya deiyonizasyon sistemleri ile işlemektir.

Ne yazık ki çeşme suları ve kuyu suları akvaryum kullanımı için uygun değerlerde değildir ve başarısız olmuşlardır. Bu suların içindeki zararlı maddeler, içmek için kullandığımızda sorun yaratmasa da akvaryumlarda kullanıldığında yaratır. Akvaryumlarda yosun oluşumunu arttıran fosfat, silikat, toksik metaller (bakır gibi) çeşme sularında bulunabilen zararlı elementlerdir.

[K][B]Sudaki Ağır Metallerin Zararı:[/B][/K]
Sürekli ağır metal tabirini kullanıyoruz. Peki, nedir bu ağır metaller? Hepsi zararlı mıdır? Yoksa belirli miktarlarda faydaları var mıdır?

Elbette ki bunlar 2 cümleyle özetlenemeyecek kadar geniş konular ancak biz sadece hobi için geçerli olan kısmını bilsek yeterli.

Zamanında yeryüzünde zararlı sayılabilecek düzeyde bulunmayan ağır metaller, insanların toprakta daha derinlere inip madencilik faaliyetlerine başladığından ve yaygın kullanım sahası oluştuğundan beri bu düzeylere çıkmıştır.

[B]Alüminyum:[/B]
Normal şartlarda içme sularında bile bulunabilen bir ağır metaldir. Zararı yüksek bir ağır metal değildir ancak yüksek dozlarda maruz kalındığında sinir sistemine zarar vermektedir.

[B]Antimon:[/B]
Henüz zararları açık bir şekilde tespit edilemese de kalp ritmini bozduğu kanısı yaygındır.

[B]Arsenik:[/B]
Belki de en sık adını duyduğumuz ağır metal arseniktir. İçme sularındaki ciddi artışları insanlar üzerinde daha da büyük tehlikelere yol açıyor. Arseniğin gerçekten ciddi zararları var. Eskiden prensesler tenlerinin beyazlaması için arsenik kullanırlarmış. Doğru arsenik ten beyazlatır ancak bu güzelleştirici özelliğinden değil kan hücrelerimizi patlattığı içindir. Alyuvarlar yani oksijen taşıyan kan hücrelerinin mitokondrileri yoktur. Bu nedenle sadece oksijensiz solunumla enerji üretirler. Buradan elde edecekleri enerji sadece 2 ATP’dir. Arsenik, vücuttaki reaksiyonlarda fosfat aldatıcısıdır diyebiliriz. Fosfatın bağlanabileceği hemen her şeye bağlanır. Bu sebeple arsenik vücuttaki enerji üretimine ciddi bir kota koyar. Bir süre sonra enerjisiz kalan kırmızı kan hücreleri ise infilak eder. Benzer bir şekilde arsenik oksijenli solunumdan elde edilen enerjiyi de kısıtlamaktadır. Vücut 1 glikozu yakarak elde ettiği enerjiyi nerdeyse 5 glikozu yakarak elde etmeye başlar. Arseniğin kırmızı kan hücrelerini patlatması sonucu vücut fazladan kırmızı kan hücresi yapmaya başlar ve patlayan hücreler nedeniyle de aynı anemideki gibi vücuttaki demir oranı giderek artar.

[B]Bakır:[/B]
Bakır yaşam için gerekli iz elementlerden biridir. Vücutta stres mücadelesinde rol oynayan gerekli elementlerden biridir ancak fazlalığı ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu artıştan özellikle karaciğer ve beyin etkilenir.

[B]Baryum:[/B]
Baryum doğada en az bulunan ağır metaller arasındadır. Baryum suda çözünüp balıklar tarafından yüksek miktarda alındığında ve vücutlarında biriktiğinde kasların güçsüzleşmesine, beyin ve karaciğerde hasara ve kalp ritminin bozulmasına yol açar.

[B]Bizmut:[/B]
Bizmut zararı düşük olan bir ağır metaldir. Tatlı su balıklarına etkisi yoktur ancak tuzlu su balıklarında çok yüksek dozlarda belirli bir miktar boşaltımla ilgili sorunlar görülebilir.

[B]Civa:[/B]
Civa, insanlar için çok zararlı bir ağır metalken balıkları nerdeyse hiç etkilememektedir. Bunun nedeni de balıkların cıvayı metil cıva olarak vücutlarında biriktirmeleridir. Metil cıva balıklara zarar vermezken insanlarda ciddi sorunlara yol açar. Bu nedenle insanların cıva alımları genellikle balık yemek vasıtasıyla olmaktadır.

[B]Kadmiyum:[/B]
Kadmiyum bilinen ve son yıllarda miktarı önemli ölçüde artmış çok zararlı bir ağır metaldir. Kadmiyum genelde çinko ile kompleks oluşturur. Kadmiyumun çapı kalsiyum çapına çok yakın olduğu için bağırsaklardaki kalsiyum pompalarıyla beraber kana karışır. Kadmiyum çinko reaksiyonlarını da engelleyici özelliktedir. Vücutta biriken kadmiyum iki şekilde birikir. 1.si böbreklerde birikerek böbreğin işlevini bozar ve çeşitli hastalıklara sebep olur. 2.si ve balıkları da ilgilendiren yönü ise kemiklerde kalsiyumla beraber yapı taşı olarak kullanılmasıdır. Kadmiyum kalsiyumun yerine geçtiği için zamanla kemiklerde kırılgan bir yapı oluşturur. Kadmiyum aynı zamanda üreme bozukluklarına da neden olur ve kısırlık oluşur. Çinko reaksiyonlarını engellediği için de bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Aynı zamanda sinirsel iletişimi de olumsuz yönde etkiler. Kadmiyum çevreye ve insanlara özellikle sigara yoluyla yayılmaktadır.

[B]Kalay:[/B]
Kalay tehlikeli düzeydeki ağır metallerdendir. Kalayın etkileri kadmiyum ve arseniğin etkilerini çağrıştırmaktadır. Bağışıklık sistemi zayıflaması, karaciğer hasarı, kırmızı kan hücrelerinin sayısının azalması, kromozomal bozukluklar verdiği hasarların başında gelir. Ancak, kalayın su yoluyla canlılar arasındaki transferi oldukça azdır. Daha çok besinlerden birikim yapar.

[B]Krom:[/B]
Krom(III)insanların ihtiyaç duyduğu bir iz elementtir. Ancak yüksek orandaki alımı toksik etki gösterdiği gibi Krom (IV) de tamamen zararlıdır ve vücutta kullanılmaz. Kromun verdiği zararların en başında karaciğer sorunları ve bağışıklık sisteminin oldukça zayıflaması gelir. Aynı zamanda genetik anlamda mutasyonlara neden olan ve kanserleşmeye ortam hazırlayan durumları oluşturur.

[B]Kurşun:[/B]
Kurşunun kullanılışı trajikomik bir yok oluşla beraber yaygınlaşmıştır. Batı Roma imparatorluğu su borularını, yemek araç gereçlerini ve daha birçok şeyi kurşundan yapmışlardır. Uzun yıllar sonucu vücuda her yoldan akın eden kurşun Romalıların sonunu hazırlamıştır. Zaman içinde kadınlarda doğurganlığın bozulması ve doğan çocuklarda meydana gelen mental gerilikler ortaya çıkmıştır. Öyle ki, son Roma imparatorlarının gerizekalı olduğu iddia edilmektedir. Bu sebeplerden ötürü Roma imparatorluğu kolayca yıkılmıştır. Ancak bu yıkılışını nedeninin çok sonra kurşun olduğu ortaya çıkmıştır. Mevcut bölgelerde kurşun oranı yoğun olduğu zaman suyun pHı 7 nin üstüne çıkarılmalıdır. Aksi takdirde kurşun suya çok kolay karışmaktadır. Benzer bir şekilde kalay da asitli suya kolayca karışabilir. Kurşunun zararları, beyinde hasar, öğrenimin düşmesi, doğurganlığın ve erkeklerde sperm yapımının ve kalitesinin azalması, kan basıncında artış ve sinirsel iletiminde aksama olarak özetlenebilir.

[B]Nikel:[/B]
Nikel zararlı etkisi çok olan bir ağır metaldir. Nikel bitkiler tarafından biriktirilebilir ve özellikle sigara dumanıyla birlikte taşınır. Nikelin balıklar için oluşturduğu zararlar ise doğumda anormallikler ve kalp rahatsızlıklarını tetiklemesidir. Aynı zamanda kanser yapıcı etkisi büyüktür.

[B]Paladyum:[/B]
Paladyum çok rastlanan bir element olmasa da bazı bölgelerde ciddi oranda bulunabilmektedir. Paladyumun bütün bileşikleri canlılar için oldukça zararlıdır. Paladyumun başlıca zararları kan yapımını düşürmesi ve karaciğerde kalıcı hasar oluşturmasıdır.

[B]Platin:[/B]
Platin bir soy metaldir ve kolay kolay hiçbir şeyle reaksiyona girmez. Platinin metal olarak bir zararına rastlanmamıştır ancak tuzları oldukça zararlıdır. Başlıca zararları DNA da meydana getirdiği kalıcı değişiklikler ve kanser, sindirim sisteminde meydana getirdiği hasarlar ve etkilere karşı verilen tepkilerde bozukluklar olmasıdır. Aynı zamanda platin tuzları vücutta hali hazırda var olan diğer ağır metallerin toksisitesini artırmaktadır.

[B]Skandiyum:[/B]
Nadiren rastlanan ağır metallerdendir. Vücuttaki birikimi karaciğer yetmezliğine yol açar.

[B]Stronsiyum:[/B]
Stronsiyum balıklar için zararlı bileşikler arasında sayılmayabilir. Çok yüksek dozlarda stronsiyum tuzları alımıyla birlikte kemik gelişimlerinde azalma gözlenebilir. Kaldı ki, suyla transferi oldukça az ve önemsenmeyecek düzeyde olan bir ağır metaldir.

Genel olarak balıklara zarar verebilecek olan ağır metalleri etkileriyle beraber açıkladım. Şimdi ise bunlardan nasıl kurtulabiliriz sorusuna cevap aramak gerekiyor.

Atık sulardaki ağır metallerin arıtımı özellikle mikropsal hücrelerle yapılmaktadır. Burada iki amaç vardır. 1.si sudaki değerli metalleri(altın, gümüş, platin vb.)geri kazanmak. 2.si ise suda toksik etkisi bulunan ağır metallerden suyu arındırarak çevresel kirlenmeyi azaltmak.

Başlıca ağır metal bağlayıcı canlılar bakterilerden Arthrobacter, Citrobacter, Enterobacter ve Pseudomonas; mayalardan Saccharomyces, Kluyveromyces ve Candida; mantarlardan Neurospora, Penicillium, Aspergillus, Rhizopus ve Pleurotus; alglerden Chlorella, Microcystis, Scenedesmus, Anabeana, Ascophyllum türleri başlıcalarıdır. Ayrıca bazı sucul bitkilerden Eicbbornia crassipes, Ipomoe aquatica, Iris pseudocorus, Azolla pinnata, Lemna minor L. ve Salvina molesta metal biyosorbsiyonu yeteneklerine sahiptir. Yine sucul olmayan tütün bitkisi de iyi bir ağır metal toplayıcısıdır.

Mikropsal hücreler ağır metalleri hücre duvarlarındaki şeker, protein ve yağ molekülleri sayesinde tutabilmektedir. En etkili ağır metal tutucuları ise maya ve mantar hücreleridir.

[K][B]Sonuç olarak;[/B][/K]
[B]Musluk suyunu isterseniz 1 ay dinlendirip havalandırsanız bile, akvaryumda kullanmak doğru değildir. Kendini çok tecrübeli gören ve hatta üretici olduğunu söyleyen bazı insanların, “musluk (şebeke) suyuna alıştırılmış” diye reklamını yaptıkları akvaryumlarının ve balıklarının, aslında acınacak halde olduklarının ispatıdır.[/B]

Akvaryum hobisi, bilimsel olarak yapılması gereken çok komplike bir sistemdir. Ben yaptım oldu naaralarıyla ve kendini üstad ilan eden ama hiçbir şey bilmeyen kişilerin tavsiyeleri ile yapılması halinde, sürekli kayıplar veya hastalıklar ve problemler yaşanacaktır.


[K][B]Dip çekimi ve su değişimlerinin akvaryumlardaki etkileşimleri, su düzenleyiciler ve bakteri kültürleri:[/B][/K]

[B](Birkaç Üniversitenin Su Ürünleri ve Veteriner Fakültelerinden edinilmiş çok sayıda teknik doküman, çok sayıda ve çok çeşitli kaynaklardan yaptığım araştırmalardan elde ettiğim bilgiler ve kendi deneyim ve tecrübelerimizin neticesinde fikir vermesi düşüncesiyle hazırlanmış bir makaledir.)[/B]

Akvaryumlarımızın suyunda meydana gelen beyazımsı bulutlanma ya da buhar benzeri görüntü oluşumunda, sarımsı renklenme başladığında, suda partiküller görülmesi durumunda ve hele ölçümlerde nitrat değerinin yükselmeye başladığı görüldüğünde, büyük çoğunluğun ilk başvurduğu yöntem olan su değişiminin ne kadar doğru, ne kadar yararlı veya ne kadar yanlış ve nelere mal olacağını sorgulamanın şimdi tam da zamanıdır!

Bahsettiğimiz bu tür durumlarda, büyük çoğunluk tarafından, aslında bilimsel hiçbir kanıtı olmadığı halde tamamen kulaktan dolma ve herkese tavsiye edilen bu bilginin mantığı, görüntünün berraklaşması, koku ve rengin temizlenmesi, nitratın sudan uzaklaştırılması ve suyun tazelenip mineral eksiğinin giderilmesi olarak açıklanıyor. Fakat işin bilimsel boyutu bunun tam tersini söylüyor;

Dip çekimi ve su değişiminin en önemli ve en büyük etkisi, pH, Gh ve Kh gibi su değerlerini hallaç pamuğu gibi savurması ve ısı değişimi ile birlikte başlı başına stres ortamı yaratıp, balıkların mukoza ve bağışıklık sistemlerini bozmasıdır.

Balıkların mukozaları, onları çeşitli parazit ve bakterilere karşı korumak için sürekli saydam bir tabaka salgılar. Balığı elinize aldığınızda, elinizde oluşan kayganlık hissini mukoza tabakası oluşturur. Strese giren balıkların sinir sistemi zayıfladığından mukoza üretimi de ya tamamen duracak ya da iyice yavaşlayacağından, balıklarımız her türlü bakteri, parazit ve hastalıklara karşı açık, zayıf ve savunmasız hale gelirler.

[K][B]Nitrat’ı sudan uzaklaştırmak için yapılan su değişimi;[/B][/K]
[B]1-) [/B]Azot Döngüsü veya Biyolojik Döngünün kopmasına,
[B]2-) [/B]Nitratla beslenen anaerobik nitrobacter grubu pseudosomonasların besin kaynağı olan Nitrat’ın bir bölümünü sudan uzaklaştırdığınız için, pseudosomonasların ölmelerine,
[B]3-) [/B]Nitrat sudan uzaklaştırıldığı için pseudosomonasların ölmesi nedeniyle, döngünün bir önceki basamağı olan Nitrit ve belki de daha da ileri giderek Amonyak patlamasına sebep olacak,
[B]4-) [/B]Anaerobik nitrobacter grubu pseudosomonasların ölmesiyle, bakteri popülasyonunun diğer gruplarının da etkilenmesine sebep olacaktır.

Masum ve son derece iyi niyetle, ancak tamamen bilinçsiz ve bilimsel karşılığını bilmeden, yalnızca çoğunluktan duyduğumuz ve genel kabul gördüğü için yaptığımız su değişiminin, ortaya çıkardığı neticeleri, saydığımız bu dört maddenin ölçümlerini ayrı ayrı yaptığımızda göreceğiz!

[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/189456/181020160429451.jpg[/IMG]
Azot döngüsü ve su değişiminin hemen ardından gerçekleşen nitrat yükselmesini gösteren grafik

[B]Tam da bu anda bahsetmek istediğim önemli bir nokta var; [/B]
Piyasada son yıllarda adını zikretmek istemediğim bir filtre üreticisi tarafından iddia edilen sıfır nitrat tezinin de, bilimsellikten çok uzak bir hipotez olduğunu böylelikle ispat etmiş oluyoruz.

Su değişiminin, hiç kimsenin bilmediği çok önemli bir handikapı daha var ki, tankımıza taze su ekleyelim, nitratı azaltalım derken, aslında ellerimizle tankımıza amonyak eklemiş oluyoruz!

Yaşadığınız yerde musluk suyunuz kloramin ile arıtılıyorsa, su değişimlerinde ve biyolojik döngü esnasında ekstra dikkatli olmalısınız. Kloramin, klor ve amonyağın bileşiminden oluşmaktadır. Bu ikisi arasında oluşan bağı kırdığınız zaman, zararlı klor sudan uzaklaşır ancak amonyak suyun içerisinde kalır. Bazı istisnaları görülmekle birlikte, bunlar ticari kimyasallar olduğu için amonyak zararsız bir bileşimin içerisinde hapsedilmiştir.

[B]En büyük problem şudur ki birçok test kiti bu gizli amonyağı ölçememektedir![/B]
Suyu test etmek için özel test kitleri almalısınız. Ne yazık ki, fark edilemeyen fazla amonyak parçalanarak problemlere sebep olur. Bu sebeple bunları test edebilmelisiniz.

Anlatmaya çalıştığımız Azot Döngüsü veya Biyolojik Filtrasyon olarak adlandırılan bu konunun sonunda, sürekli bakteri popülasyonundan bahsetmemiz, dip çekimi ve su değişimini katliam ilan edip tüm filtrasyonu bakteri kültürüne yükleyince, haklı olarak aklınıza gelecek ilk şey bakteri popülasyonu ve su düzenleyici olarak bilinen ürünler olacaktır.

[B]Buyurun onu da anlatalım:[/B]
[K][B]Bakteri popülasyonu oluşturmak için kullanılan su düzenleyiciler ve bakteri kültürü nedir?[/B][/K]
Akvaryumcularda ve Petshoplarda, hazır bakteri kültürü veya su düzenleyici olarak, tanınmış firmaların markaların adı altında satılan şeyler, aslında stok kültür denilen kültür bakterileridir.

Stok kültür denen kültür bakterileri, uzun yıllar saklamak için yapılan kültürdür. Burada bakterinin fizyolojik davranışları tamamı ile durdurulur.

[B]Bu işlem iki yöntem ile gerçekleştirilir. İki yöntemi de kabaca açıklayalım:[/B]

[B]1-) Dondurma yöntemi:[/B]
Bakteri kültürü dimethylsulphoxide veya glycerol ile dondurulur ve sıvı azot tankında saklanır. DMSO ve glycerol donma sırasında bakteri içerisindeki suyun bakterinin fizyolojik formunu bozmadan katılaşmasını sağlar.

Bu şekilde dondurulmuş kültür uzun yıllar stok kültür olarak etkinliğini korur. Kullanılacağı zaman kültür çözülür ve bakteriler birkaç pasajdan sonra aktivitelerini tekrar kazanırlar.

[B]2-) Liofilizacion yöntemi:[/B]
Bu yöntemde bakteri ufak farklar olmakla birlikte yukarıda bahsedildiği gibi dondurulur ve daha sonra donmuş halde iken kurutulur. Bu yöntem ile elde edilen stok kültür kuru toz haldedir. Diğer yönteme göre avantajı sıvı azot tankında saklamak gibi bir koşul yoktur. Serin bir odada dahi muhafaza edilebilir.

Literatürde benzer birkaç yöntem daha anlatılmaktadır ancak bakterileri uzun vadede saklamayı öngören sistemlerde sıvı halde ve oda sıcaklığında saklanabilen bir yöntem yoktur. Bu durumda akvaryum bakteri kültürü diye satılan ürünlerin bakterileri değil de bakterilerin üremek ve ortama adapte olmak için ihtiyaç duydukları maddeleri içerdiği düşüncesi akla gelmektedir.

Bir örnek vermek gerekirse Veteriner Hekim arkadaşlar iyi bileceklerdir. Hayvan beslemede probiyotik ve prebiyotik diye iki terim vardır. Probiyotik terimi direkt canlının sindirim sistemindeki mikroorganizmaları içerir. Prebiyotik terimi ise bu bakterileri değil de bunların ihtiyaç duyduğu yaşamsal önemi olan maddeleri içerir. Hayvan beslemede rasyonlara bu iki maddeden herhangi birini katarsanız sindirim sisteminin normal florasını desteklersiniz.

Aynı buradaki prebiyotik maddelerde olduğu gibi bu bakteri kültürlerinin de prebiyotikleri içerme olasılığı yüksektir!
Son olarak belirtmekte fayda var ki, biyolojik filtrasyon için kullanılacak filtre sistemi ve materyalleri, son derece profesyonelce ve besleyeceğiniz canlının türüne göre planlanıp hazırlanmalıdır.

Zararlı toksik gazlarla mücadele etmenin yolu dip çekimi ve su değişimi değildir. Dip çekimi de su değişimi de tam aksine zararlı gazların daha fazla üreyip çoğalmalarına yataklık etmektedir.

[B]Kaynak edindiğimiz çeşitli dökümanlardan elde ettiğimiz bilgiler, akvaryumlarımızdaki zararlı gazlar ve diğer bileşenlerden kurtulmanın yolunun, sırasıyla biyolojik, kimyasal ve en son mekanik filtrasyon olduğunu göstermektedir.[/B]

[B]Edindiğimiz en önemli bilgi, sorun ortaya çıktıktan sonra çözmeye çalışmak değil, sorun ortaya çıkmadan önce engellemektir. Bunun en doğru yolu da son derece profesyonelce planlanıp hazırlanmış bir filtrasyon sistemi ve filtrasyon için gerekli filtre medyalarıdır.[/B]

[B]Fitrasyonu desteklemek anlamında Ultra Viyole Filtreler mutlaka kullanılmalıdır.[/B]

[B]Filtrasyon sistemleri ve medyaları bu makalenin konusu olmadığı için o konuya girmiyorum. Israrla, üstüne basa basa ve altını kalın kalın çizerek söylüyorum! Makaleyi dikkate alıp almamak herkesin kendi tercihidir. Lütfen en iyi ben biliyorum neticesi çıkartılıp bu şekilde tartışmaya açılmasın. Verdiğimiz bilgilerin tümü tartışmaya açık ve tercih meselesidir. Hobiye bir nebze olsun katkıda bulunabilmek ve yararlı olabilmek dileğiyle… [/B]

Beğenenler: [T]182183,Magma[/T][T]104528,Darkdream[/T][T]152930,barus[/T][T]166697,EnginHorlu[/T][T]190208,ferdialpagu[/T][T]214092,Nursun[/T][T]182500,Vdtsngl[/T][T]150810,mcetindas[/T][T]199205,Rafayel[/T]
Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T][T]152930,barus[/T][T]166697,EnginHorlu[/T][T]190208,ferdialpagu[/T][T]214092,Nursun[/T][T]182500,Vdtsngl[/T][T]150810,mcetindas[/T]
+1: [T]152930,barus[/T][T]190208,ferdialpagu[/T][T]214092,Nursun[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

mrahÇevrim Dışı

Kıdemli Akvarist
Kayıt: 24/06/2016
İl: Yurtdisi
Mesaj: 1966
mrahÇevrim Dışı
Kıdemli Akvarist
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 05:17
Bozkurt bey kaynak gosterdiginiz yazi kime ait bilmiyorum ama yazmasa daha iyimis. Bastan sona celiskili. Kaynak gosterilmesini birakin bence tedavulden kalkmali Sercan beyin bahsettigi konuya geliyor cunku yazilanlar gene.

Deneyim tecrube ye degil bilime inanmaliyiz diye baslanan bir yazi kendi tecrubelerim ve baskalarinin tecrubeleri falan seklinde yol aliyor. [EDIT]mrah,2016-10-18 05:29:45[/EDIT]

Beğenenler: [T]168058,erkamgok[/T]
Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]
+1: [T]14613,OrdiBuko[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

MüptelaÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 09/08/2015
İl: Istanbul
Mesaj: 1838
MüptelaÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 07:46
Akvaryum demek kapali alan demek tum bu yazilanlardaki zararli maddeler canlilarla beraber farkli sekilde yasadigimiz dunyada malesefki bizide etkiliyor okadar detinlere inilmiski bu yaziya gore icme suyuda kullanilsa su an icme sularinin ne kadari yuzde yuz saglikli acaba bizler nr kadar saglikli bir dunyada yasiyoruz oda bir makale olsun ozaman bu yaziya gore kimse balik beslemesin cunku bir baligin yeri denizdir göldur fakat balik besleyen hemen hemen herkesin baligi denizden golden yillar once cikartilmis akvaryumlarda uretilmis deniz ve goller icin savunmasiz hale gelmistir. Makalenin adini bu yoruma gore degistirelim yasadigimiz dunyadaki su kaynaklarinin bozulmasi olsun cunku ictigimiz sularda inanin okadar kaliteli degil en basidi onlarda petsisrlere hapsoluyor . Yani balik sagligini dusunmek icme sularina cok guveniyorum demekmi ben guvenmiyorum bana gore tek fark klor kloramin gercegi onuda belediyeler insanlar olurda su mikroplu olur herkes kirilmasin hastaliktan diye atiyor

Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]
+1: [T]14613,OrdiBuko[/T][T]104528,Darkdream[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

Tunc BerkÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 05/04/2015
İl: Antalya
Mesaj: 14428
Tunc BerkÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 08:47
Bunun bilimsel cevabı hobicinin kendisinde bence. Benim musluğumdan akan su ile sizin musluktan akan su bir değil. Bir yerde klor ve çözünmüş gazlar iki saate uçarken diğer tarafta üç saat olabilir. Elinize testleri alıp farklı koşullarda dinlendirilen suları test ederek kendinize uygun zamanı belirleyebilirsiniz. Sizin zamanınız muhtemelen benim suyumla uyuşmayacaktır.[EDIT]Tunc Berk,2016-10-18 08:49:16[/EDIT]

Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]
+1: [T]14613,OrdiBuko[/T][T]39699,dınay[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

celalabayÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 28/05/2012
İl: Istanbul
Mesaj: 2997
celalabayÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 08:49
Akvaryum da su değişimi için üçlü kartuş filtreler kullanıyorum. Bu filtre içeriğindeki iki adet karbon filtre klor ve ağır metaller konusunda nispeten fayda sağlasa da gene de yetersiz kalabiliyor. Ne olur ne olmaz diye ayrıca birde su düzenleyici kullanıyorum.

Bu arada suru kartuş filtreden geçirsek de bazı canlıların yumurtalarını filtreleyemiyor ya da yok edemiyoruz. Hani şu camda 0.2 mm genilşil max 1mm boylarda olan, lepistes yavrularının çok sevdiği canlılar da genelde yumurta şeklinde şebekeden geliyor.

Beğenenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]
Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

OrdiBukoÇevrim Dışı

Kıdemli Akvarist
[B]8845,1[/B]
Kayıt: 09/09/2006
İl: Istanbul
Mesaj: 7742
OrdiBukoÇevrim Dışı
Kıdemli Akvarist
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 11:21
[B]Bozkurt Bey,[/B]
Yazının kaynağı hakkında bilgi verebilir misiniz? Okudum öğretici ve çelişkili noktalar var gibi. Özellikle bilimde de deneyin önemi büyüktür su değişiminin canlıya fayda veya zarar sağladığı konusunda deney yapmak zor değil ve tecrübeler su değişiminin faydalı olduğunu gösteriyordu o açıdan bu makale yeni bir tartışma doğuracaktır.

[B]Tunç Bey[/B],
Tam olarak değindiğim şey bu klorun ve çözünmüş gazların çok ekstrem bir durum olmadığı taktirde bir uçma süresi vardır. Bu süre normal şartlarda 3 saat ise biz su bekletmek için 5 saati uygun gösterebiliriz. Istisnasız her olayda ekstra noktalar mevcut bunları özel durumları ile değerlendirip genellemenin içine dahil etmemeliyiz.
Özellikle yeni hobiye başlayanlarda muazzam bir korku var 15 gündür su dinlendiriyorum artık değişim yapabilir miyim gibi ilginç sorulara denk geliyorum bu korkuyu tecrübe ve bilimsel dayanaklar doğrultusunda kırmalıyız.

[B]Celal Bey[/B],
Son dönemde arıtma cihazı kullanımı akvaryumlarda yaygınlaştı balıklara ciddi bir faydasını gözlemlediniz mi?

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

MurathanMÇevrim Dışı

Özel Üye
[C]3,1,144185[/C] [C]2,2,144185[/C]
Kayıt: 12/03/2013
İl: Istanbul
Mesaj: 2788
MurathanMÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 11:37
Sonu yok bu konunun. Herkes bir şey yazabilir. Benim bu zamana kadar okuduğum bilgileri paylaşayım;

-Çeşme suyunu en fazla 2 gün dinlendirmeliyiz. 2 gün sonra akvaryuma faydalı olabilecek yapıdaki mineraller de özelliğini kaybedecektir.
-Çeşme suyunu en az 1 hafta dinlendirmeliyiz. Başka hiç bir şey içerisindeki zararlı mineralleri yok etmez.
-Çeşme suyu kaynatarak akvaryuma eklenebilir hale getirmeliyiz. (100 litre değişimde neyi kaynatacaksak)
-Çeşme suyunu havalandırmak yeterli olacaktır.
-R/O sularını sürekli kullanmak balığın bünyesini zayıflatacaktır.


Bunları uzatmak mümkün. Benim özel bir yöntemim yok. Eğer kısa sürede su değişmem gerekiyorsa basıyorum su düzenleyiciyi, havalandırıp akvaryuma döküyorum. Bazen 1 hafta bekletip kullanıyorum.

Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

Tunc BerkÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 05/04/2015
İl: Antalya
Mesaj: 14428
Tunc BerkÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 11:44
Bu konuda haklısınız, kişisel tecrübe olarak ortalama 100 litre bir suya hava taşı bağlayıp iki saat sonra su değişimi yaptığım zamanlar çoktur. Bu 200 litrede olur klor çok uçucu bir maddedir. Hiç bilimsel dayanağım yok tabi kişisel tecrübe.[:)]

Bir makale de şöyle bir yazı okumuştum kaynağını şu an hatırlayamıyorum "Klorun uçucu özelliği olması nedeniyle, suyun içinde % 70 oranında buharlaşarak, etkisini yitirir." Bu yüzme havuzlarında kullanılan klorun solunarak insan sağlığını olumsuz etkilediğine dair bir makaleydi. Buradan suyun şebeke hattından kurtul kurtulmaz diğer çözünmüş gazlar gibi hızlı bir şekilde uçtuğunu varsayabilir miyiz? Eğer bu varsayımı kabul edersek dinlenerek uçması için %30 luk bir kısım kalıyor bize. Bu zaman dilimi de sanırım 24 saati bile bulmaz diye tahmin ediyorum. Ağır metaller vb. gibi durumlardan bahsedilir fakat bundan dolayı sıkıntı yaşayan birine rast gelmedim. Dediğiniz gibi bu ağır metallerin ekstrem durumda olması gerekiyor bence.

Bir housing içerisinde blok karbon ile su değişimi yapıyorum. Discus yavrularım bu filtreden geçirdiğim su ile büyütüyorum ve her gün %90 değişim yapıyorum. Diğer tankımda da haftalık %50-70 civarı yapıyorum. 6 liralık karbon kullandığım için 4 ayda bir değiştiriyorum. Etkileşimini bilmiyorum ama karbon doyma noktasına ulaştığında tankta baloncuklar belirmeye başlayarak size sinyal veriyor zaten. Zararını görmedim, fayda olarak ise dinlenmiş suya artı olarak bir faydasını görmedim. Bu sistemin çeşitli kombinasyonları var tabi.

Beğenenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]
Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]
+1: [T]14613,OrdiBuko[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

OrdiBukoÇevrim Dışı

Kıdemli Akvarist
[B]8845,1[/B]
Kayıt: 09/09/2006
İl: Istanbul
Mesaj: 7742
OrdiBukoÇevrim Dışı
Kıdemli Akvarist
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 11:46
Konuyu da bu yüzden açtım bunlar hep kulaktan duyma bilgiler.
Eskiden bütün konularda soru işareti vardı ama hobi ve bilim ilerledikçe, yabancı forumlar kurcalandıkça soru işaretleri gitmeye başladı ama bir su ne kadar dinlendirilmeli sorusunun net cevabı halen yok en az 15 farklı iddia içinde savaşıyoruz :)

Beğenenler: [T]147402,kebüç[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

Tunc BerkÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 05/04/2015
İl: Antalya
Mesaj: 14428
Tunc BerkÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 11:50
[QUOTE=OrdiBuko]....su ne kadar dinlendirilmeli sorusunun net cevabı halen yok en az 15 farklı iddia içinde savaşıyoruz :)[/QUOTE]

Bu gün hâlâ zaman zaman da olsa suyun dinlendirimesine gerek olmadığına dair tartışmalar görüyoruz, ne kadara gelinceye kadar....[:)][EDIT]Tunc Berk,2016-10-18 11:50:36[/EDIT]

Beğenenler: [T]115351,MatmanKara[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

Reis20Çevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 11/05/2016
İl: Çorum
Mesaj: 602
Reis20Çevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 12:01
Ben kendimi söyliyim apartmanın girişinde arıtıcımız var su şehir suyuna göre daha temiz geliyor bende bu suyu en az 24 saat bekletiyorum yine riske atmamak amaçlı yeri gelir 24 saat sonra değişim yaparım yeri gelir bir hafta bekler su ama belediye kloru basmadığı sürece 1 günlükle 3 günlüğün arasında bir fark olmuyor.

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

MatmanKaraÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 29/08/2011
İl: Kocaeli
Mesaj: 840
MatmanKaraÇevrim Dışı
Özel Üye
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 12:15
"Çeşme suyu" var , "çeşme suyu" var.

Çeşme suyunda klor var , alüminyum var, nitrit var...vs demekle olmaz bu işler. Ne kadar var , ne kadarı zararlı bunları açıklayacak olan var mı?

Her ilin su analizleri bellidir. Kocaeli örneğini verelim.

[URL]https://www.isu.gov.tr/suanalizraporlari/index.aspx[/URL]

Satın alınma sulardan farkı nedir? Kocaelide suları çeşmeden içeriz.

Bulunduğunuz yerin sularında yüksek oranda kurşun...vs varsa zaten çay bile demlemeyin bırakın akvaryumu.

Canlılarınızın doğasında yaşadığı sularında bazı ağır metallerden yok mu?

Afrikalı balık besliyorsak Malawi den su mu getirelim? Orası acaba şuan çok mu temiz?[URL]null[/URL][EDIT]MatmanKara,2016-10-18 12:21:23[/EDIT]

Beğenenler: [T]178696,Sinan87[/T][T]187204,Bisnev99[/T]
+1: [T]178696,Sinan87[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

BozkurtGokturkÇevrim Dışı

Kayıt: 28/09/2016
İl: Antalya
Mesaj: 187
BozkurtGokturkÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 18 Ekim 2016 13:51
[B]"Piyasada satılan birçok klor arındırıcı ürün sudaki temel klorin elementlerini giderebilir ama kloramin bağını kırmak için yeterli olmaz. Kloramini kırmak için suyu dinlendirmek ve havalandırmak da yeterli değildir. Bu yüzden kullandığınız klor gidericinin kloramini giderdiğine de emin olmalısınız."

Eğer yerel su departmanı, sudaki bakterileri öldürmek için ayarlaması gerektiği klorin/kloramin miktarını iyi ayarlayamazsa, suda bir bakteri patlaması yaşanabilir. Eğer çeşme suyu kullanmak ile ilgili düşünceleriniz varsa, içinde ne olup ne olmadığını görmek için suyu uzmanlara test ettirebilirsiniz. Fakat test sonuçları olumlu gelse de asla değişmeyeceğini garanti edemeyiz. Çeşme suyunda yapılan testler, aylık, haftalık hatta günlük değişiklikler bile gösterebilir.

Fosfat, nitrat ve silikat suda doğal olarak oluşan elementlerdir ve çeşme sularında bu elementlerin yüksek miktarlarda bulunmaları alışılmadık bir durum değildir. Bunları gidermeden akvaryumunuza çeşme suyu eklerseniz, her seferinde bu istenmeyen elementlerden bir miktar daha suyunuza girmiş olur ve bu da akvaryumunuzda yosun oluşumuna sebebiyet verir.[/B]

Bu cümlelerden sonra klor ile kloraminin aynı şey olmadığını tekrar tekrar yazacak değilim!..

[QUOTE=mrah]Bozkurt bey kaynak gosterdiginiz yazi kime ait bilmiyorum ama yazmasa daha iyimis. Bastan sona celiskili. Kaynak gosterilmesini birakin bence tedavulden kalkmali Sercan beyin bahsettigi konuya geliyor cunku yazilanlar gene.

Deneyim tecrube ye degil bilime inanmaliyiz diye baslanan bir yazi kendi tecrubelerim ve baskalarinin tecrubeleri falan seklinde yol aliyor. [/QUOTE]
Çelişki neresinde ve rica etsem lütfen bilimsel olarak açıklayabilir misiniz?!..

[QUOTE=Müptela]Akvaryum demek kapali alan demek tum bu yazilanlardaki zararli maddeler canlilarla beraber farkli sekilde yasadigimiz dunyada malesefki bizide etkiliyor okadar detinlere inilmiski bu yaziya gore icme suyuda kullanilsa su an icme sularinin ne kadari yuzde yuz saglikli acaba bizler nr kadar saglikli bir dunyada yasiyoruz oda bir makale olsun ozaman bu yaziya gore kimse balik beslemesin cunku bir baligin yeri denizdir göldur fakat balik besleyen hemen hemen herkesin baligi denizden golden yillar once cikartilmis akvaryumlarda uretilmis deniz ve goller icin savunmasiz hale gelmistir. Makalenin adini bu yoruma gore degistirelim yasadigimiz dunyadaki su kaynaklarinin bozulmasi olsun cunku ictigimiz sularda inanin okadar kaliteli degil en basidi onlarda petsisrlere hapsoluyor . Yani balik sagligini dusunmek icme sularina cok guveniyorum demekmi ben guvenmiyorum bana gore tek fark klor kloramin gercegi onuda belediyeler insanlar olurda su mikroplu olur herkes kirilmasin hastaliktan diye atiyor[/QUOTE]
Evet aynen bunu söyleyebiliriz. Birçok yerleşim bölgelerindeki içme suları insan sağlığı için bile uygun değil. Şahsen Antalya'da ikâmet ediyorum. Çok önceleri böbrek taşı problemi yaşayıp ameliyat olmak zorunda kalınca sebebinin şebeke suyu olduğunu öğrendim ve evime derhal tezgâh altı arıtma R/O taktırdım. Yıllardır gönül rahatlığı ile tertemiz ve harika tadı olan bir su içiyorum.

[QUOTE=OrdiBuko][B]Bozkurt Bey,[/B]
Yazının kaynağı hakkında bilgi verebilir misiniz? Okudum öğretici ve çelişkili noktalar var gibi. Özellikle bilimde de deneyin önemi büyüktür su değişiminin canlıya fayda veya zarar sağladığı konusunda deney yapmak zor değil ve tecrübeler su değişiminin faydalı olduğunu gösteriyordu o açıdan bu makale yeni bir tartışma doğuracaktır.[/QUOTE]
Nasıl bir deneyden bahsediyorsunuz? Siz konuyu açarken yazdığınız kendi cümlelerinizle çelişkili konuşuyorsunuz farkında mısınız? Hani ben yaptım oldu demekle olmuyordu bu işler? Şimdi işi deneye döktünüz!..
Affınıza sığınarak şöyle bir soru sorayım size;
Akvaryumlarda su değişmenin mantığı nedir?
Nedensu değişilir?
Eski su ile yeni arasındaki fark nedir?
Ve vereceğiniz cevabı şimdiden tahmin ettiğim için şunu da sorayım; Filtrasyon sistemleri ve malzemeleri ne işe yarar? Görevleri nedir?

Cevaplarda lütfen daha dikkatli olalım!.. Klor ile Kloraminin farklı kimyasal bileşikler olduğunu bilerek, klorun uçucu özelliğine rağmen kloraminin kalıcı ve çok daha tehlikeli olduğunu, test kitlerinin kloramini ölçmediğini unutmayınız lütfen. Kaldı ki şebeke sularının analiz raporları da çok fazla anlam ifade etmiyor.
Neden mi?!
Bulunduğunuz bölge ile şebeke suyundan numune alınan tesis aynı değil. Numune alınan tesislerden sizin evinize gelinceye kadar nerelerden geçiyor? Ne tür borulardan geçiyor? Eski asbest borulardan mı geçiyor, demir borulardan mı geçiyor? Bunun gibi daha çok fazla sayıda detay yazmak mümkün!.. Daha şebeke suları analiz raporlarında gösterilmeyen (gizlenen) ağır metallerden hiç bahsetmedik bile!..

Bu tür tartışmalarda ben böyle yaptım, yapıyorum bişey olmuyor şeklinde değil de, daha bilimsel cevaplar yazmaya gayret edersek tartışmanın da anlamı ve yararı olacağı kanaatindeyim.

Teşekkür Edenler: [T]14613,OrdiBuko[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir