Dövme
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2010 00:50
Forum daki Abilerin Bu kadar Duyarlı olmasi ve doğru yolu israrla Göstermesine Çok Sevindim :)
Nerede tattoo Yaptıracağınızı bilemiyorum.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2010 09:00
Okuduğum onlarca mesaj içerisinde en mantıklısı vücud gelişimiyle alakalı olandı. Şuan yaptıralacak bir dövme henüz gelişimini tamamlamış birinde ileride değişkenlik gösterebilir, genişleyebilir, daralabilir, formatı bozulabilir. Dövme vücud gelişimini tamamladıktan sonra yaptırılmalıdır.
Dövmenin yaptırılacağı yer iş hayatı açısından çok önemlidir. Bazı firmalar dövmeli insaları görmezlikten gelirken bazıları müşterileri açısından görmezlikten gelemiyorlar. Buda firmanın işe alacağı kişiyi seçerken önemli bir etken oluyor. Örneğin; mavi jeansde rahatça giyinip, dövmelerinizi istediğiniz yere yaptırarak çalışabilirsiniz ama bu şekilde mango gibi bir yerde çalışamazsınız. İster istemez henüz çalışma hayatınız netlik kazanmadan risk almaktasınız.
Dövme askerlik boyunca genelde sıkıntı yaratacak bir faktör değildir. Elbetteki her subay, astsubay veya bölük komutanı karşısında soyunmuş askerleri tek tip, tertemiz görmek ister ama genelde sorun olmamaktadır. Zaten kişiliğiniz efendiyse dövme görmezlikten gelinir ama çakal ruhlu bir adamsanız, askerseniz, eyvah eyvah.
Dini boyutunda ise; Peygamber efendimiz sadece dövme için değil insanın vücudunda özellikle acı vererek yaptıracağı her türlü değişiklik için yasak buyurmuştur. İnsan özel bir varlıktır ve insan vücudunun eşi benzeri yoktur. Bu konuda en güzel açıklamayı Nihat Hatipoğlu yapmışdır. 'İnsan bir dövme yaptırdı diye bütün bir hayatı boyunca onu namazdan mahrum mu bırakacağız' demişdir.
Kısacası ben diyorumki; dövme 20 yaşından sonra yaptırılmalıdır.
Bu arada bende dövme yok.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2010 10:02
Dini ibadete engel olacak bir şey değildir dövme.İbadet için abdest lazımdır.Çoğu kişi dövmelerin malzemelerine "geçici dövme" ya da ten üzerindeki gözenekleri kapatan boyalarla karıştırıp
gusülü kabul görmez demişlerdir.
Ama dövmede boya derinin 0,3mm ile 0,7mm(bu değerleri yanlış hatırlıyor olabilirm) altına işlendiği için derinin hava ve suyla teması kesilmez,aksine geçiçi dövmelerde ya da kullanılan maddenin içeriğine göre farklı boyalarda derinin hava ve suyla temasının kesilme ihtimali daha olasıdır.Bu nedenle gusül abdest gibi durumlara bir engel teşkil etmez....Yanlız......
Diğer yandan bize verilmiş açık bir emir de vardır.Bu bedenler bizde emanettir....Vucutta bilinçli ve kasti yapılan her değişiklik-deformasyon-ekleme-çıkarma vs durumlardan kişi sorumludur...Ahiret zamanında bu sebeplerle bir eksilme yada değişme geçirmiş bedenimiz Allah karşısında dile gelecek ve bu durumu anlatacaktır derler.
Bu olayı destekleyen peygamber hadisleri de vardır.
Özünde ibadet ve abdeste engel değildir ama dinen bedeli sorulacak ve cezası çekilecek bir durumdur.
Dünya hayatında da bir çok yerde engel teşkil eder askerlikte-çalışma hayatında vs. Onun için yaptıracak arkadaşlara tavsiyem en en en azından askere gidip gelene kadar beklemeleri daha sonra yaptırmaya karar verirseler, bunu geniş bir zamana yaymaları ve kalıcı bir olaya uygun kalıcı bir figür seçmeleri yoksa çok çok pişman etme ihtimali de var.
Bunlar benim bildiklerim ve fikirlerim...Hertürlü yorum ve eleştiriye açıktır.
Saygılar...
Ayrıca bilgilendirici olabilir diyerek msjımı editliyorum.
DÖVME, TARİHÇESİ, ANADOLU'NUN BAZI YÖRELERİNDE DÖVME ADETİ
İnsan bedeninin farklı malzemeler kullanılarak çeşitli uygulamalarla süslenmesi olgusunu tarihin çok eski dönemlerine dayandırmak mümkündür. İnsan neden süslenme gereksinimi duyar. Bu durum yalnız beğenilme, güzel görünme isteğinden mi ileri gelmektedir yoksa bunun daha farklı nedenleri var mıdır. Bu yazıda tatoaj olarak adlandırılan süslenme biçimleri arasında yer alan; döğün, veşim, dak ve dağ olarak da bilinen dövme adetinden, bu adetin Anadolu'daki durumundan söz edilmeye çalışılacaktır. Dövme, deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir. Altderiye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken gibi bir araç yardımı ile gerekli boya maddesi konur. Ya da Eskimoların kullandıklarıbir teknikle, deri iğneyle delindikten sonra, ise bulanmış bir iplik deriye geçirilerek, boya deri altına yerleştirilir. Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonda deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.
Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi istir. İsle birlikte çivit, antimuan tozu, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çeşitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir. Yaptıranın uzun süre acıya katlanmasını gerektiren dövmenin yapıldığı mevsim de önemlidir. İyi bir dövme elde etmek için ilkbahar ve sonbahar en uygun mevsimler sayılır. Kaynaklar ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmekte, M.Ö. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir. Hun kurganlarında çıkan cesetlerde son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir anlayışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden oluşan dövmeler görülmektedir. Dinsel büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali bulunan bir boyanın, deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir. Pazırık kurganında bir başkana ait cesette bulunan dövmelerde olduğu gibi, Hunlarda da asil ve kahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda devam eden bu geleneğin yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylerce uygulandığı bilinmektedir.
Taştık mezarlarında ve daha sonra Altın Yış mezarlarının birinde bulunan cesetlerde vücudun bazı kısımlarının av sahnelerini tasvir eden dövmelerle süslü bulunduğu görülmektedir. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere'sinde de rastlanılmaktadır. Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür. İlkel topluluklarda dövme yapılırken törenler düzenlenir. Dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundadır. Çeşitli model ve örneklere göre yapılan dövmelerin deriye işlenişi bazen aylarca kimi zaman birkaç yıl sürebilir. Dövmecilik özellikle Okyanusya adalarında (Markiz, Samoa) ve Yeni Zelanda’da gelişmiştir. Deride yara açılarak yapılan dövme tekniğine Avustralya ve Merkezi Afrika yerlilerinde rastlanılmaktadır. Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem taşıyan yanı hemen her zaman dinsel,büyüsel, sağaltıcı, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağlı bulunan topluluğu işaret edici özelliğidir. Anadolu’daki dövme adetinin de bu yaklaşımla ele alınarak incelenmesi daha doğru olur. Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık kazanmıştır. 1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde iki Türkmen ve bir Kürt köyünde yaptığım araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastladım. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nokta şeklinde yer almaktadır.
Yörede “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir. Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır. Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır. Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir. Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Dövmelerin ne için yapıldığı sorusuna genel olarak süslenme yanıtı verilmekle beraber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağladığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınların bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur. Ancak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunlu?u dövmeyi sevmediğini söylemektedir. 1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise 50-55 yaş civarındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde dövmenin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir. Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır. Dövme yapılırken yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs olduğunu belirtmektedirler.
Urfa, Mardin ve Diyarbakır’da dövme; dak ya da dek olarak da anılmaktadır. Bu yörelerde en fazla dikkat çeken dövme motifi özellikle şakaklarda görülen beş parmağı stilize eden şekildir. Bu şekillere Gaziantep’te de rastlamak mümkündür. Bu motif Kızılcahamam’da “Yenge Mezarı” olarak anılan kadın mezarlarının başucuna konulan tahta işaretlerle büyük benzerlik taşır. Dövme motiflerinde mezar taşlarından, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu motiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir.
Kısa bir değerlendirme yapıldığında Anadolu’da dövme adetinin;
- Dinsel-büyüsel Kökene
- Bir aşirete olan bağlılığa yani bir anlamda damga niteliği oluşuna
- Süslenme olgusu taşımasına
- Hastalık ve nazardan korunma
- Uğur ve tılsım niteliği bulunma
gibi çok genel başlıklar altında toplanan nedenlere dayandığı söylenebilir. Günümüzde geleneksel kesimde önemini kaybetmiş durumda bulunan dövme adeti kentsel kesimde giderek yaygınlık kazanmaktadır.
KAYNAKÇA:Nihal KADIOĞLU ÇEVİK (www.folklor.org)
PuPPeT666 2010-09-10 10:12:06
gusülü kabul görmez demişlerdir.
Ama dövmede boya derinin 0,3mm ile 0,7mm(bu değerleri yanlış hatırlıyor olabilirm) altına işlendiği için derinin hava ve suyla teması kesilmez,aksine geçiçi dövmelerde ya da kullanılan maddenin içeriğine göre farklı boyalarda derinin hava ve suyla temasının kesilme ihtimali daha olasıdır.Bu nedenle gusül abdest gibi durumlara bir engel teşkil etmez....Yanlız......
Diğer yandan bize verilmiş açık bir emir de vardır.Bu bedenler bizde emanettir....Vucutta bilinçli ve kasti yapılan her değişiklik-deformasyon-ekleme-çıkarma vs durumlardan kişi sorumludur...Ahiret zamanında bu sebeplerle bir eksilme yada değişme geçirmiş bedenimiz Allah karşısında dile gelecek ve bu durumu anlatacaktır derler.
Bu olayı destekleyen peygamber hadisleri de vardır.
Özünde ibadet ve abdeste engel değildir ama dinen bedeli sorulacak ve cezası çekilecek bir durumdur.
Dünya hayatında da bir çok yerde engel teşkil eder askerlikte-çalışma hayatında vs. Onun için yaptıracak arkadaşlara tavsiyem en en en azından askere gidip gelene kadar beklemeleri daha sonra yaptırmaya karar verirseler, bunu geniş bir zamana yaymaları ve kalıcı bir olaya uygun kalıcı bir figür seçmeleri yoksa çok çok pişman etme ihtimali de var.
Bunlar benim bildiklerim ve fikirlerim...Hertürlü yorum ve eleştiriye açıktır.
Saygılar...
Ayrıca bilgilendirici olabilir diyerek msjımı editliyorum.
DÖVME, TARİHÇESİ, ANADOLU'NUN BAZI YÖRELERİNDE DÖVME ADETİ
İnsan bedeninin farklı malzemeler kullanılarak çeşitli uygulamalarla süslenmesi olgusunu tarihin çok eski dönemlerine dayandırmak mümkündür. İnsan neden süslenme gereksinimi duyar. Bu durum yalnız beğenilme, güzel görünme isteğinden mi ileri gelmektedir yoksa bunun daha farklı nedenleri var mıdır. Bu yazıda tatoaj olarak adlandırılan süslenme biçimleri arasında yer alan; döğün, veşim, dak ve dağ olarak da bilinen dövme adetinden, bu adetin Anadolu'daki durumundan söz edilmeye çalışılacaktır. Dövme, deri tarafından tümüyle yok edilemeyen bir boya maddesinin belirli bir teknikle altderi yüzeyine kadar işlenmesi olarak tanımlanabilir. Altderiye ulaşmak için sivri uçlu bir araçla yarıklar veya delikler açılır. Açılan bu yarıklara iğne, diken gibi bir araç yardımı ile gerekli boya maddesi konur. Ya da Eskimoların kullandıklarıbir teknikle, deri iğneyle delindikten sonra, ise bulanmış bir iplik deriye geçirilerek, boya deri altına yerleştirilir. Diğer bir teknik, açılan yarıklara barut veya güherçile içeren karışımları yayarak bunları ateşlemektir. Bu işlemlerden, özellikle derinin yakılması işleminden sonda deride hiçbir zaman çıkmayan açık ya da koyu mavi renkli bir yanık izi oluşur.
Dövme yapılırken en çok kullanılan boya maddesi istir. İsle birlikte çivit, antimuan tozu, kavrulup dövülmüş kemik tozu, çeşitli bitki özleri, safran ve kına da kullanılır. Bu malzemelere göre deride beliren izler kırmızıya yakın bir tonda olabilir. Yaptıranın uzun süre acıya katlanmasını gerektiren dövmenin yapıldığı mevsim de önemlidir. İyi bir dövme elde etmek için ilkbahar ve sonbahar en uygun mevsimler sayılır. Kaynaklar ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmekte, M.Ö. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir. Hun kurganlarında çıkan cesetlerde son derece kıvrak çizgilerle ve dekoratif bir anlayışla yapılmış düşsel yaratıklar ve koç figürlerinden oluşan dövmeler görülmektedir. Dinsel büyüsel kaynaklı bu dövmelerin is olduğu ihtimali bulunan bir boyanın, deriye şırınga edilmesi ile oluştuğu düşünülmektedir. Pazırık kurganında bir başkana ait cesette bulunan dövmelerde olduğu gibi, Hunlarda da asil ve kahraman kişilerin dövme yaptırabildiği, daha sonraları Kazak ve Kırgızlarda devam eden bu geleneğin yine kahramanlık niteliği taşıyan bireylerce uygulandığı bilinmektedir.
Taştık mezarlarında ve daha sonra Altın Yış mezarlarının birinde bulunan cesetlerde vücudun bazı kısımlarının av sahnelerini tasvir eden dövmelerle süslü bulunduğu görülmektedir. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere'sinde de rastlanılmaktadır. Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür. İlkel topluluklarda dövme yapılırken törenler düzenlenir. Dövmeyi yapan kişi birtakım dinsel ve büyüsel kuralları yerine getirmek zorundadır. Çeşitli model ve örneklere göre yapılan dövmelerin deriye işlenişi bazen aylarca kimi zaman birkaç yıl sürebilir. Dövmecilik özellikle Okyanusya adalarında (Markiz, Samoa) ve Yeni Zelanda’da gelişmiştir. Deride yara açılarak yapılan dövme tekniğine Avustralya ve Merkezi Afrika yerlilerinde rastlanılmaktadır. Dövmenin estetik yönüne göre çok daha önem taşıyan yanı hemen her zaman dinsel,büyüsel, sağaltıcı, toplumsal ve cinsel rolleri belirleyici, bağlı bulunan topluluğu işaret edici özelliğidir. Anadolu’daki dövme adetinin de bu yaklaşımla ele alınarak incelenmesi daha doğru olur. Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık kazanmıştır. 1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde iki Türkmen ve bir Kürt köyünde yaptığım araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastladım. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nokta şeklinde yer almaktadır.
Yörede “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir. Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır. Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır. Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir. Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Dövmelerin ne için yapıldığı sorusuna genel olarak süslenme yanıtı verilmekle beraber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağladığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınların bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur. Ancak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunlu?u dövmeyi sevmediğini söylemektedir. 1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise 50-55 yaş civarındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde dövmenin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir. Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır. Dövme yapılırken yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs olduğunu belirtmektedirler.
Urfa, Mardin ve Diyarbakır’da dövme; dak ya da dek olarak da anılmaktadır. Bu yörelerde en fazla dikkat çeken dövme motifi özellikle şakaklarda görülen beş parmağı stilize eden şekildir. Bu şekillere Gaziantep’te de rastlamak mümkündür. Bu motif Kızılcahamam’da “Yenge Mezarı” olarak anılan kadın mezarlarının başucuna konulan tahta işaretlerle büyük benzerlik taşır. Dövme motiflerinde mezar taşlarından, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu motiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir.
Kısa bir değerlendirme yapıldığında Anadolu’da dövme adetinin;
- Dinsel-büyüsel Kökene
- Bir aşirete olan bağlılığa yani bir anlamda damga niteliği oluşuna
- Süslenme olgusu taşımasına
- Hastalık ve nazardan korunma
- Uğur ve tılsım niteliği bulunma
gibi çok genel başlıklar altında toplanan nedenlere dayandığı söylenebilir. Günümüzde geleneksel kesimde önemini kaybetmiş durumda bulunan dövme adeti kentsel kesimde giderek yaygınlık kazanmaktadır.
KAYNAKÇA:Nihal KADIOĞLU ÇEVİK (www.folklor.org)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Eylül 2010 14:21
Alper bey gerçketen güzel yorumla tamamlamışsınız.
Genler eğer 15 - 16 yaşında bu dövmeyi yaparsa ilerde o dövme yaptırdıkları formunu korumayacaktır.
Bence o yaşlarda biraz daha düşünüp karar vermelisiniz, insan ergenliğe girerken neler yaptırmak istemez ki.. 22 yaşına kadar dövmesiz dolaşsanız ve bu arada düşünseniz daha iyi olur
Saygılarımla
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir