Sarı prensesten üretimhaneye giden yol
Gönderim Zamanı: 11 Nisan 2014 18:46
Öncelikle şunu belirteyim daha önce üretimhanem ya da hobihanem olmadı. Ancak her hobici gibi benimde hayallerimi süslüyor. Bu yola girip başarılı olan da var elindeki her şeyi bir yılda satılığa çıkaran da var. Bu noktada benim dikkatimi çeken yanlışları ve doğruları aktarmaya çalışacağım.
Bir kere üretim işine girişirken şu kadar dişiden ayda şu kadar yavru alırım, tanesini şu kadara satarım. Elektriğe, suya, yeme, dükkan kirasına da şu kadar harcarsam bana da bu kadar para kalır mantığı yanlış bir mantık. Yani 100 dişiden ayda 3000 yavru alırım tanesini 1 liradan satarım. Masraflar ve dükkan kirası 1500 olsa bana 1500 lira kalır mantığı işin sadece görünen yüzü. Çünkü yavru almak üretim işinin en kolay tarafı. Önemli olan aldığınız yavruları satabilmek. Satabilmek derken, zararına satmayı kastetmiyorum. Balığı vereceğiniz fiyat yukarıdaki tüm masrafları karşılamalı ve üstüne size para kalmalı. Çünkü bunun yanında ilk kurulumda harcadığınız masrafları çıkarmanız ve ayrıca işçiliğinizin de karşılığını almanız gerekiyor.
Bunun yanında düzenli ve sürekli olarak yavru almanız ve aynı zamanda bu yavruları sürekli eritmeniz gerekiyor. Yoksa Ayda 1000 yavru alıp 500 yavru sattıkça akvaryumlarınızda yer kalmayacak, yeni yavrular boylanamayacak, ölümler artacak, zararına satış yapmak zorunda kalacaksınız ve küçük bir şehirdeyseniz belki piyasanızı da düşürmüş olacaksınız. Görüldüğü gibi pazarlama sıkıntısı baş gösterdiğinde günden güne zarar eden bir üretimhaneniz (isteyen hobihane desin ama gerçek bir hobihanenin kendi masrafını dahi çıkaracağından şüpheliyim) olur.
Peki bu pazarlama nasıl yapılacak? Öncelikle üretimhanenin ayakta durabilmesi için düzenli yavru sattığınız biryerler olması lazım. Bu işe girmeden önce toptancılarla görüşmek gerektiğini düşünüyorum. Belki biraz daha ucuza verirsiniz ancak düzenli olarak stoğunuz erir ve ayrı ayrı kargolama derdi olmaz. Toptancının sizden balık alması için sizi tanıması, güvenmesi lazım. Bunlar altyapı çalışmaları gerektiriyor sizin yeteneğinize, ikna gücünüze bağlı. En çok talep gören türlerden (Malawi, tangayika, canlı doğuran, japon gibi) yeterli miktarda üretir ve başka biryerle alışveriş yapma gereksinimi bırakmazsanız sizle iş yapmaya yanaşmaları daha kolay olacaktır.
Küçük şehirlerde bir veya birkaç toptancı oluyor. Onlarında halihazırda balık aldıkları üreticiler illaki vardır. Sizi tercih edip etmeyeceklerini tartmanız lazım. Balık aldığı üretici uzak bir şehirdeyse ve siz de istediği sayıda yavru garantisi veriyorsanız nakliye masraflarından dolayı sizi tercih etme eğilimi gösterecektir. Ancak aynı şehirde sizden daha büyük bir üretici varsa, üretimi sizden daha ucuza mal edebiliyorsa onu tercih etme ihtimali yüksek görünüyor. Öyleyse şehir dışı toptancılarla bağlantı kurmanız gerekiyor. Bir ayrıntıda şu: Yavruları boylandırdığınız tanklar ne kadar büyük olursa boylanma o kadar hızlı olacaktır ve elden çıkarmanız o kadar çabuk olacaktır.
İşin hobici boyutu da var tabi. Birkere şunu unutmayın. Hobiciler bu işi zevk için yapıyor. Dolayısıyla birçok hobici bulabildiği en güzel balığı almak isteyecektir. Örneğin yunus besleyecekse en iyi kafa yapmış, formu en düzgün anaçları arar. Sıradan anaçlardan alınan 50 yavruya 50 lira vermek yerine en iyi kafa yapmış, formu en düzgün anaçların yavrularına 100 lira verir. (İstisnalar tabiki mevcut) Sonuçta hobici de bu balıklara yıllarca bakacağını ve yavru alıp satacağını hesap eder. O nedenle balık bulma konusunda bence acele edilmemeli. Her türün en güzel bireylerine sahip olmaya çalışılmalı. Yavrudan yetiştirmek daha sağlıklı. Elinizde büyüdüğü için balığın yaşını, üreme durumunu bilirsiniz işiniz garanti olur. Acele etmeden bulabildiğiniz balıkları yavaş yavaş almanız lazım ve akvaryumlar dolana kadar araştırmaya devam etmeniz lazım.
Güzel koloniler elde edildikten sonra balıkların kaliteli yemlerle beslenmesi, yavruların da kaliteli yemlerle ve büyük tanklarda boylandırılması lazım. Bu sayede balıklarınız hem daha güzel hem daha sağlıklı hem de daha doğurgan olacaktır. Ayrıca bunların reklamının iyi yapılması lazım. İlanların sürekli takip edilmesi lazım. Üretimhaneyi ve balıklarınızı görmek isteyen hobicilerin geri çevrilmemesi ve en misafirperver şekilde ağırlanması lazım. Zaten sizden ve balıklarınızdan memnun olarak ayrılan bir hobici sizi bir daha unutmaz ve sizi diğer hobicilere de tavsiye eder. İşin en kötü yanı ise sahtekarlık ve aldatmaca. Bu hobide adınızı kirletirseniz dilden dile dolaşır ve kimse sizden balık almak istemez. Balıklarınız türünün özelliklerini en iyi şekilde yansıtırsa, siz dürüst, güvenilir ve güler yüzlü olursanız, gerekli reklamı da yaparsanız alıcınız eksik olmaz. Ne kadar çok kişiyi tanırsanız, ne kadar çok kişiyi memnun ederseniz hobihaneniz o kadar hareketli olur ve gelip gidenlerden biri olmazsa diğeri sizden balık almak isteyecektir.
Forumda ve başka forumlarda görüldüğü gibi kaliteli anaçların tanıtıldığı konularda (hobicinin verdiği güvenin de etkisi var) çoğu zaman yavrular ilana düşmeden ve hatta doğmadan satılıyor. Bir diğer örnek 3-4 cmlik frontosa blue zaire moba yavrusu 40 liraya satılamazken başka birisi 60-70 liraya satıyor ve yavru yetiştiremiyor. Bunun sebebi hobicinin safkan ve kaliteli balık bakmak istemesi. Eğer ki elinizdeki birkaç tür Türkiye'de isim yapmış, en kaliteli balıklardan olursa (özellikle yunus, frontoza gibi türler ) hobicilere yaptığınız satışların kâr bazında toptancılara yaptığınız satışları sollayacağını düşünüyorum. Hatta satış stratejisi bakımından sadece hobiciler hedef alınarak belli türlerin ülkemizdeki en güzel bireylerine sahip olunabilir ve iyi reklamlar yardımıyla yalnızca hobicilere satış yapılabilir. Ancak bu yol garantisi olmayan ve daha zahmetli bir yol.
Ve son olarak yavaş yavaş, strateji gözeterek büyümek lazım. Bildiğiniz ve piyasası olan balıklarla başlayıp bilmediğiniz ve daha spesifik türleri yavaş yavaş, öğrenerek edinmeniz lazım. Bu aşamada yeni edindiğiniz türün herşeyini araştırmanız, bulduğunuz tüm bilgileri okumanız lazım. Örneğin Malawi türlerinde kendini yetiştirmiş birisi prenses türleri, yunus, demosani gibi balıklarla başlamalı. Ve yanına canlı doğuran eklendiğinde canlı doğuranla ilgili her konuyu her makaleyi didik didik etmeli. Bunun yanında mesela frontoza, tropheus, amerikan cikletleri, japon vs aynı anda bilmediği birkaç tür daha edinirse bilgi yönünden eksik kalacağı için sorunlar yaşayacağını düşünüyorum. O yüzden elindeki kolonileri üretim-pazarlama her şeyiyle oturtmuş olan üretici, kafası rahat bir şekilde yeni bir türü edinip o türde de uzmanlaşabilir. İşler iyi gittiği müddetçe büyüme eğilimi gösterebilir.
Üretimhane konusuyla alakalı iki farklı bakış açısıyla yazılmış ve benim de hoşuma giden iki makale:
Doğruların tek tek gösterildiği ve benimde daha önceden yazılmış olduğu için değinmediğim birçok noktayı içeren, aynı zamanda çok şey öğrendiğim mükemmel bir yazı:
http://www.akvaryum.com/Forum/uretimhane_acmak_Isteyenlere_k552349.asp
Ve klasik hatalı bakış açısı; üretimin yalnızca yavru almaktan ibaret olduğunu zannedenleri bekleyen kaçınılmaz son:
http://www.akvaryum.com/Forum/hobi_-_hobihanecik_ve_uretimhane_k258659.asp
NOT:Konu sahibi abimizi tenkit ettiğim zannedilmesin sakın. Kendisi her amatörün ruhunda taşıdığı heyecanı taşıdığı için hemen hepimizin düştüğü hataya düşmüş ve bunu çok güzel bir dille anlatmış. Teşekkürü bir borç biliyorum.
Yukarıda yazmış olduklarım tamamen benim görüşlerim ve izlenimlerim olup kural niteliği taşımamaktadır.
Aslında bu bölümde bir konuya cevap yazıyordum ancak yazı uzadıkça uzadı ve bende yeni konu açmaya karar verdim. İlgili konunun linki:
http://www.akvaryum.com/Forum/hobihane_kurulum_gider_ve_gelirleri_k759672_sn2.asp
Takdir forum yönetiminin ancak hobihane-üretimhane açmak isteyenler makaleler bölümünden çok bu bölümü incelediği için o bölümde gözden kaçma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. O nedenle bu bölümde kalmasını talep ediyorum. Taşınırsa da forum yönetiminin takdirine saygı duyarım.
Teşekkürler...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir