Plati Çeşitliliği
Gönderim Zamanı: 27 Ocak 2013 21:24
Umut bey her seferinde farklı balığın resmini koyuyorsunuz.Ayı konusunda kılıcın amerikadan variatusun uzak doğudan gelecek hali yok.Birbirine yakın ancak farklı su sisteminde gelişip karaların şekli su seviyesi vs. değişince birleşmiş olabilirler ancak şunu da unutmayın ayılarda xiphophorus ailesinin tümünün atası ortak yani önceden hepsi bir yerdeydi ama sürekli değişen dünya bu türleri birbirinden ayırdı.Bunu çocuk belki anlamaz ama sizin balığı hangi çeşit yemi yiyeceği konusunda eğitemeyeceğinizi anlar.Balıklara öyle balık deyip geçmek yanlış olur çemberlerden geçmeyi bile öğretebilirsiniz ancak yem seçmeyi öğretemezsiniz.Discovery kanalında Mythbusters programında japon balıklarına yem vererek futbol oynamayı öğretmişlerdi.Şimde ne derseniz deyin ister etçil ve otçul oldukları için veya başka bir şey sonuçta ''Etçil ve otçulu bir arada beslemek yanlış bir şey değildir.'' bu cümleyi söylediniz.Bu tarz cümlelerle kimin kime zarar verdiği ortada.Sanki 50 yaşındaymışsınız gibi aşağı yukarı benim yaşım kadar o akvaryumda duran kök demişsiniz birde.Phınız 6.9 da olsa 7nin altındadır köklerle ilgili her şeyi denedim merak etmeyin.Kendinize göre yonttuğunuz hobinin kimin önüne taş koyduğu belli.Ha eğer şu şunla beslenmez vs. derken bu doğrular hobiden alınan keyfi vs. azalttığını düşündüğünüz için taş koyduğumu söylerseniz kabul ederim.Balıklarınızın kanser olduğunu ister kabul edin ister etmeyin.Yıllardır belli olan bir şeyi kendinize göre kökten değiştirmeye çalışıyorsunuz sadece.Aksini resmen kanıtlamadınız sadece söylüyorsunuz.Sphenops-velifera melezleri kısırdır birbirlerine bir lapitinna kadar yakın değildir nerdeyse bir lepistes kadar uzaktır,hatta lepistes sphenops kırmalarının kısır olmama ihtimali yüksektir.Sadece yavru aldım diyorsunuz nasıl bir kanıt bu anlamadım.Ancak bu tür kadifemsi ve-veya fosforlu siyah lekeler kılıçta ve platide kanserdir nedenide kılıcın bulundurduğu uyumsuz plati genleri veya platinin bulundurduğu uyumsuz kılıç genleri,hatta bu türlerin birbirinden ayrılmasının ana nedeninin bile bu olduğu muhtemelken siz bu renklere kırmızı renkleri gibi doğal renkleri olduğunu söylüyorsunuz ki bu derece kırmızılık kanser vs. gibi bir şey olmasa da kılıçlarda da doğal bir şey değil platiden geçmişdir.Ayrıca senli benli konuşmazsanız sevinirim.
malawi_cheart 2013-01-27 23:15:57
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 09:29
- Her sefernide farklı balık resmi koymuyorum. Akvaryumumdaki Berlinlerin resmini koydum ve en siyahlı olan genç erkeği test ettim, resmi de bu:
Siyahlık bulaşacak dediniz, bulaşmadı.
Xiphophorus atası diye bahsettiğin zaman bu evrilme olayıdır. Evrimde de cinsden önce familyanın da kökeni tek olduğu söylenir, hadi bakalım, Poecilia da işin içine girdi şimdi. O da mı aynı yerden geldi... Ayrıca dediğin gibi olsa ve birbirlerinden ayrılıp bağımsız iki su bölümünde evrimleşseler bile onlarla birlikte doğal düşmanları, doğal yaşam arkadaşları v.s. hepsinin birden onlarla birlikte bölünmesi gerekir. Aynı bölgede iki farklı habitat oluşması için yeterli değil yani. Neyse boşverin kafanızı buna yormayın siz. Bunun da sonu yok zaten. Balıkları "şunu ye bunu yeme" gibi eğittiğim yönünde yontuyorsunuz da anlamıyomusunuz yoksa anlamamazlıktan mı geliyorsunuz? Ben de ona göre cevap vereyim. Ortak ve her iki grubun da doğru şekilde beslendiği bir programım var ve bazı balıklar bitkisel besinlere karşı diğer türler kadar ilgili değil. Heralde yem attığımda "aa bu bitkisel, ben bunu yemem" diyecek hâli yok. Bazıları az yer, hatta ağzında bir kere çevirip tükürür, diğeri gelir o tükürüleni afiyetle yer. Niye saptırmaya çalışıyosunuz ki boşuna... Bu lafları kendinize göre değiştirmeniz saçmalıktan başka bir şey değil. "Etçil ve Otçulu bir arada beslemek yanlış değil" derken neyi kast ettiğimi biliyosunuz, heralde astronotla tropheus'u bir arada besleyin gibi bir şey söylemedim, konu canlı doğuranlar. İçlerinde sadece etçil ve sadece otçul olan balık yok, sadece bitkisel ağırlıklı beslenen ve protein ağırlıklı beslenen var. Dolayısıyla bunun ortak bir yemleme düzeni kurulabiliyor. Siz hâlâ etçille otçulu ayırmakla uğraşın en iyisi, belli ki yemleme programı ayarlamak size göre değil. Evet o kök de sizin kadar yaşı vardır akvaryumda. Evde akvaryumun ilk kurulduğu zamanlar daha babam askerden yeni gelmiş bir delikanlıydı. 30 senelik şelale filtrem bile varken o kökün yaşının komik bir şekilde tartışmaya getiriyorsunuz, saçmalık... PH'nın ne olduğunu da biliyorum hiç merak etmeyin, ve asla PH 7,5'un altına düşmedi. PH ölçümü yaptığımı da söylemiştim zaten. Sizin "mangrove kökü giderek erir ve eriyip tükenene kadar suyu asitleştirir" demeniz mi doğru yoksa 20 senelik kökün alındığı gibi kaldığı ve artık PH'yı etkilemediği mi doğru? hooop yine geldik sphenops-velifera melezi konusuna... Pardon yavru veren bir balığa kısır diyosunuz resmen. Sırf sizin iddianız yüzünden yaptığım bir melezleme çalışmasının ürününden bahsediyosunuz ve bu işlemi de adım adım yazmıştım zamanında. Genetik kanunlarının en başında olan şu sınıflandırma bile zaten benim için yeterli bir kanıttır (familya, cins, tür)... Bunu defalarca yazdım da siz yine anlamazdan geldiniz ya da kapasiteniz bu kadar, bu sınıflandırmaya bir canlıyı yerleştirirken birbirlerinden ne kadar uzak türler olduklarına göre yapıyorlar. sphenops ve velifera birbirine gayet yakın akrabadır, aynı sayıda kromozoma sahiptir. Zaten öyle olmasa sphenops ayrı bir cinse yazılırdı. Şimdi zaten tuhaf bir çelişkiniz var:
sphenops x latipinna = kısır olmaz
latipinna x velifera = kısır olmaz
sphenops x velifera = kısır olur ? Tuhaflık var, kısır bir melez olması için en basit anlatımla kromozom sayıları farklı olması gerekir, aynıysa zaten aynı cinse aitlerdir. Burada latipinna hangi tarafa ait acaba? latipinna eğer veliferayla melezlendiğinde kısır olmayan yavru doğuyorsa o zaman velifera ile kromozom sayıları aynı. sphenops'la da durum öyle. Peki nasıl oluyor da sphenops'lar veliferayla çiftleştiğinde kromozomları eksik ya da fazla oluyor? Bu çelişkiyi kafanızda çözün, ondan sonra "kısır olur" diyin bence, çünkü benim elimde melez balıklar var, bilimsel sınıflandırmaları var, genetik kuralları var. Sizin elinizde ise bunları okuyup "kısır olur" diyebilen bir aklınız var... Tuhaf değil mi...
Kılıçkuyruklara kırmızı renk platilerden geçmiş olabilir, burası olası bir şey. Yalnız atladığınız bir şey, doğada asla kıpkırmızı, sapsarı platiler, cıvıl cıvıl renklerdeki platiler de olmadı. Doğal seleksiyonlar, bazen genetik müdahalelerle birlikte o renkleri kazandılar. Böylece kılıçkuyrukların da aynı işlemlerden geçerek renklenme ihtimâlleri var. Bu önemsiz bir ayrıntıydı. Şimdi kanser tanımınızla birebir uyumlu olan doğal-çaprazlanmamış-genetiği bozulmamış Xiphophorus'lar varken onların yabani olduğunu bildiğiniz için "bu kanserli değil" diyebiliyorsunuz da akvaryuma giren bir balıkta nasıl oluyor da aynı lekeler kanser oluyor? Karşılaştırdığım iki balık da birbiriyle eş ayırd etmeden çiftleşecek kadar yakın akraba. He daha önce de yabanî helleri türünde de siyah benekli olanlarının olduğunu söylemiştim, resmini koymamışım, yeri geldi madem buyur:
Alttakinden emin değilim, çevirisini yapamadığım için kesin bir şey söylemiyorum ama Amerika'daki cikletlerin habitatında bulunan diğer balıklar adıyla geçiyordu. Direkt doğadan mı toplamışlar, yoksa herhangi bir helleri'yi mi koydular emin değilim. Yukarıdaki doğadan alınmış bir kılıçkuyruk... Demek ki Xiphophorus helleri'de siyah renk olabiliyor. Zaten o resimler olmasa bile yakın akrabalarındaki siyah beneklerin olması da bu balıkların siyah pigment taşıdığının kanıtıdır.
Gerçi sizin "evet haklısınız kanser değilmiş, ben yanılmışım" demeniz imkânsız çünkü iddia ettiklerinizin tersini resimli videolu göstermeme rağmen tuhaf bir şekilde kendinizi çevirebiliyorsunuz. Bu kıvraklığınıza da hayran kaldığımı söylemeden edemeyeceğim...
Plati konusunu saptırıp sağlıklı balıklara hastalıklı diyerek konuyu farklı bir boyuta taşımanız, konunun işlevini parçalamanız da çok güzel oldu gerçekten, sağolun... Çok yararlı biriymişsiniz...
umutgunay 2013-01-28 09:38:24
Siyahlık bulaşacak dediniz, bulaşmadı.
Xiphophorus atası diye bahsettiğin zaman bu evrilme olayıdır. Evrimde de cinsden önce familyanın da kökeni tek olduğu söylenir, hadi bakalım, Poecilia da işin içine girdi şimdi. O da mı aynı yerden geldi... Ayrıca dediğin gibi olsa ve birbirlerinden ayrılıp bağımsız iki su bölümünde evrimleşseler bile onlarla birlikte doğal düşmanları, doğal yaşam arkadaşları v.s. hepsinin birden onlarla birlikte bölünmesi gerekir. Aynı bölgede iki farklı habitat oluşması için yeterli değil yani. Neyse boşverin kafanızı buna yormayın siz. Bunun da sonu yok zaten. Balıkları "şunu ye bunu yeme" gibi eğittiğim yönünde yontuyorsunuz da anlamıyomusunuz yoksa anlamamazlıktan mı geliyorsunuz? Ben de ona göre cevap vereyim. Ortak ve her iki grubun da doğru şekilde beslendiği bir programım var ve bazı balıklar bitkisel besinlere karşı diğer türler kadar ilgili değil. Heralde yem attığımda "aa bu bitkisel, ben bunu yemem" diyecek hâli yok. Bazıları az yer, hatta ağzında bir kere çevirip tükürür, diğeri gelir o tükürüleni afiyetle yer. Niye saptırmaya çalışıyosunuz ki boşuna... Bu lafları kendinize göre değiştirmeniz saçmalıktan başka bir şey değil. "Etçil ve Otçulu bir arada beslemek yanlış değil" derken neyi kast ettiğimi biliyosunuz, heralde astronotla tropheus'u bir arada besleyin gibi bir şey söylemedim, konu canlı doğuranlar. İçlerinde sadece etçil ve sadece otçul olan balık yok, sadece bitkisel ağırlıklı beslenen ve protein ağırlıklı beslenen var. Dolayısıyla bunun ortak bir yemleme düzeni kurulabiliyor. Siz hâlâ etçille otçulu ayırmakla uğraşın en iyisi, belli ki yemleme programı ayarlamak size göre değil. Evet o kök de sizin kadar yaşı vardır akvaryumda. Evde akvaryumun ilk kurulduğu zamanlar daha babam askerden yeni gelmiş bir delikanlıydı. 30 senelik şelale filtrem bile varken o kökün yaşının komik bir şekilde tartışmaya getiriyorsunuz, saçmalık... PH'nın ne olduğunu da biliyorum hiç merak etmeyin, ve asla PH 7,5'un altına düşmedi. PH ölçümü yaptığımı da söylemiştim zaten. Sizin "mangrove kökü giderek erir ve eriyip tükenene kadar suyu asitleştirir" demeniz mi doğru yoksa 20 senelik kökün alındığı gibi kaldığı ve artık PH'yı etkilemediği mi doğru? hooop yine geldik sphenops-velifera melezi konusuna... Pardon yavru veren bir balığa kısır diyosunuz resmen. Sırf sizin iddianız yüzünden yaptığım bir melezleme çalışmasının ürününden bahsediyosunuz ve bu işlemi de adım adım yazmıştım zamanında. Genetik kanunlarının en başında olan şu sınıflandırma bile zaten benim için yeterli bir kanıttır (familya, cins, tür)... Bunu defalarca yazdım da siz yine anlamazdan geldiniz ya da kapasiteniz bu kadar, bu sınıflandırmaya bir canlıyı yerleştirirken birbirlerinden ne kadar uzak türler olduklarına göre yapıyorlar. sphenops ve velifera birbirine gayet yakın akrabadır, aynı sayıda kromozoma sahiptir. Zaten öyle olmasa sphenops ayrı bir cinse yazılırdı. Şimdi zaten tuhaf bir çelişkiniz var:
sphenops x latipinna = kısır olmaz
latipinna x velifera = kısır olmaz
sphenops x velifera = kısır olur ? Tuhaflık var, kısır bir melez olması için en basit anlatımla kromozom sayıları farklı olması gerekir, aynıysa zaten aynı cinse aitlerdir. Burada latipinna hangi tarafa ait acaba? latipinna eğer veliferayla melezlendiğinde kısır olmayan yavru doğuyorsa o zaman velifera ile kromozom sayıları aynı. sphenops'la da durum öyle. Peki nasıl oluyor da sphenops'lar veliferayla çiftleştiğinde kromozomları eksik ya da fazla oluyor? Bu çelişkiyi kafanızda çözün, ondan sonra "kısır olur" diyin bence, çünkü benim elimde melez balıklar var, bilimsel sınıflandırmaları var, genetik kuralları var. Sizin elinizde ise bunları okuyup "kısır olur" diyebilen bir aklınız var... Tuhaf değil mi...
Kılıçkuyruklara kırmızı renk platilerden geçmiş olabilir, burası olası bir şey. Yalnız atladığınız bir şey, doğada asla kıpkırmızı, sapsarı platiler, cıvıl cıvıl renklerdeki platiler de olmadı. Doğal seleksiyonlar, bazen genetik müdahalelerle birlikte o renkleri kazandılar. Böylece kılıçkuyrukların da aynı işlemlerden geçerek renklenme ihtimâlleri var. Bu önemsiz bir ayrıntıydı. Şimdi kanser tanımınızla birebir uyumlu olan doğal-çaprazlanmamış-genetiği bozulmamış Xiphophorus'lar varken onların yabani olduğunu bildiğiniz için "bu kanserli değil" diyebiliyorsunuz da akvaryuma giren bir balıkta nasıl oluyor da aynı lekeler kanser oluyor? Karşılaştırdığım iki balık da birbiriyle eş ayırd etmeden çiftleşecek kadar yakın akraba. He daha önce de yabanî helleri türünde de siyah benekli olanlarının olduğunu söylemiştim, resmini koymamışım, yeri geldi madem buyur:
Alttakinden emin değilim, çevirisini yapamadığım için kesin bir şey söylemiyorum ama Amerika'daki cikletlerin habitatında bulunan diğer balıklar adıyla geçiyordu. Direkt doğadan mı toplamışlar, yoksa herhangi bir helleri'yi mi koydular emin değilim. Yukarıdaki doğadan alınmış bir kılıçkuyruk... Demek ki Xiphophorus helleri'de siyah renk olabiliyor. Zaten o resimler olmasa bile yakın akrabalarındaki siyah beneklerin olması da bu balıkların siyah pigment taşıdığının kanıtıdır.
Gerçi sizin "evet haklısınız kanser değilmiş, ben yanılmışım" demeniz imkânsız çünkü iddia ettiklerinizin tersini resimli videolu göstermeme rağmen tuhaf bir şekilde kendinizi çevirebiliyorsunuz. Bu kıvraklığınıza da hayran kaldığımı söylemeden edemeyeceğim...
Plati konusunu saptırıp sağlıklı balıklara hastalıklı diyerek konuyu farklı bir boyuta taşımanız, konunun işlevini parçalamanız da çok güzel oldu gerçekten, sağolun... Çok yararlı biriymişsiniz...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 13:32
En başta dedim ben evrime inanmıyorum diye.Ancak doğal seleksiyonla türlerin meydana gelmesine inanırım dedim.Yani bir bakteriden bunca çeşitliliğin meydana gelmesine ya da balıklardan sürüngenlerin ya da dinozorlardan sonra hayatta kalan bir ya da bir kaç küçük kemirgen memeliden bizim meydana gelmemize inanmıyorum.Ancak örneğin ayılar konusunda bir tek ayıdan bu türlerin meydana gelmesine inanırım.Umut bey aslan ve kaplanında kromozom sayısı aynı ancak kendilerinin iki katı olan kısır bir hayvan meydana geliyor ikisinin çiftleşmesinden.Kısır olması sadece kromozom sayılarıyla ilgili değildir.Neden?Bir çok malawi cikleti farklı isimlerde sınıflandırılıyor ancak % 99 unun kromozom sayısı aynı.Lepistesle velifera kırmalarıda kısır değil ikisi de poecilia yani sizin dediğinize göre her ne kadar moli ve veliferaların kendilerine göre mollienesia diye bir alt sınıflandırması varsa da.Ayrıca bu konu tartışılırken bir kaç gün sonradan bu yetişkin molinizin resmini koydunuz.Balığınızı sırf benim söylemime göre 3-5 günde mi yetiştirdiniz?.Canlı doğuranlar içinde diğer balıklar içinde geçerli.İster etçil ister hayvansal ağırlık ya da ister otçul ister bitkisel ağırlıklı.İşte bu yaptığınız bu hobiyi ve adabını kendinize göre yontmaktır.Evet etçilller bitkisel yeme alışık değilse tükürecektir ancak otçullar hayvansal yemi tükürmezler çünkü hayvansal kuru yemler yedikleri bitkisel kuru yemlerden çok daha gevrek yani kolay yeniyor ve onlarında proteine ihtiyacı var ve bunun az bulunan bir şey olduğu beyinlerine kazınmış.20 senelik kökün aynı kaldığını söylemedim ancak evet salınım hala devam eder.Evet gösterdiğiniz balıklardaki siyahlıklar kanser değil.Ancak bu siyahlıkların dokusuyla söylediğim kanserli siyahlıkların dokusu ve görünümü çok farklı.En basitinden bunlara en çok benzeyen kalikoların siyahlıkları bunlarınki kadar düzenli değil.Plati konusunu saptırmış olabilirim ancak ben doğru bir şey söyledim ama siz sırf sizin balıklarınıza laf geçmesin diye sürekli bir diretme içerisindesiniz.
malawi_cheart 2013-01-28 13:40:40
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 13:56
Melezleme konusu için elimde kanlı canlı balıklarve yavruları var, söyleyeceğimi de söyledim artık nasıl anlarsanız anlayın. "Bitkisel yeme alışık olmayan etçil balıklar" dediniz de ben yeni akvaryuma koyduğum blaıklardan bahsetmiyorum. Nesillerdir akvaryumumda olan balıklardan bahsediyorum. Yani alışık olmama durumu yok, doğduğundan beri yem markaları değişse de yemleme programları aynı gidiyor. Dolayısıyla bazıları bitkisel yemlere bayılırken kılıçkuyruk, plati ve veliferalar bitkisel yemleri aç kaldıkları için yiyorlar. Protein yemlerini çok ayırd eden yok açıkçası, yani sphenops'lar da seviyor, tüm balıklar gibi. O yüzden de sürekli protein dayamıyorum, genelde ara öğün oluyor protein yemleri, yoksa zaten sindirim sistemleri bozulmaya başlayacak.
Kılıçkuyruklarıma hatta arı platilerime, siyah platilere ve bir çok plati ırkına kanserli dediniz, ben de cevap verdim. Şimdi elinizdeki kılıçkuyruk kanserli değil diyorsunuz, baştan beri benim dediğim gibi yani. Hatta kanserli olanlarla da karşılaştırdığımı ve farklı göründüklerini de söylemiştim zaten. Calico'lar konusunda da söylediğinize uyan balıklar var, onu da gösterdim, buyrun o da bu balık kanserli dokuya sahip olduğunu düşünüyorum:
Bu kanserli bir balık, Calico sayılmaz (desen itibariyle o gruba konulabilir ama renkleri kanserli). Bunun yanında tabi yine calico kılıçkuyruklar da var, onlar da kanserli değil (olanları da vardır elbet). Bir örnek vereyim, biraz önce tesaüfen görmüştüm. Bu sizin kendi balığınız değil mi:
Gayet yakışıklı güzel ve sağlıklı bir Calico Kılıçkuyruk, maşaallah nazar değmesin. Ama siz şimdi calico'lar kanserli derseniz kendi akvaryumunuzdaki bu sağlıklı balığa da öyle demiş olursunuz. Bana inanmıyorsanız, videodaki görüntüye inanmıyorsanız kendiniz de bu testi yaabilirsiniz. Rengi çıkmayacaktır. Çünkü Calico'lar bir plati ırkı ve bu balık da kökeninde Calico plati geni var. Yakışmış da, güzel olmuş. Bu fotoğrafa bakıp %100 sağlıklıdır diyemiyorum, yeterince açık ve net değil ama neredeyse eminim bunun sağlıklı olduğundan.
Kök meselesine gelince, evet illâ ki salınım yapıyordur ama bu devede kulak denilen kadar bir şey. Alkali değerleri olan taş-kum vs kullanmamama rağmen suyumun PH'sı normal seviyede devam ediyorsa benim için sorunsuz bir malzeme demektir. Ayrıca o çirkin ve yapay çanak çömlekleri akvaryumumuma sokmaktansa böyle tünelli bir kütük kullanmayı tabî ki tercih ederim. Eğer yeni bir kütük olsaydı zaten filtreye midye kırığı-mercan kırığı ya da akvaryuma kireç kayası eklerdim. Zaten Elma salyangozlarındaki sağlıklı pürüzsüz parlak sarı renk ve sağlamlık da PH'nın normal olduğunun göstergesidir.
Kılıçkuyruklarıma hatta arı platilerime, siyah platilere ve bir çok plati ırkına kanserli dediniz, ben de cevap verdim. Şimdi elinizdeki kılıçkuyruk kanserli değil diyorsunuz, baştan beri benim dediğim gibi yani. Hatta kanserli olanlarla da karşılaştırdığımı ve farklı göründüklerini de söylemiştim zaten. Calico'lar konusunda da söylediğinize uyan balıklar var, onu da gösterdim, buyrun o da bu balık kanserli dokuya sahip olduğunu düşünüyorum:
Bu kanserli bir balık, Calico sayılmaz (desen itibariyle o gruba konulabilir ama renkleri kanserli). Bunun yanında tabi yine calico kılıçkuyruklar da var, onlar da kanserli değil (olanları da vardır elbet). Bir örnek vereyim, biraz önce tesaüfen görmüştüm. Bu sizin kendi balığınız değil mi:
Gayet yakışıklı güzel ve sağlıklı bir Calico Kılıçkuyruk, maşaallah nazar değmesin. Ama siz şimdi calico'lar kanserli derseniz kendi akvaryumunuzdaki bu sağlıklı balığa da öyle demiş olursunuz. Bana inanmıyorsanız, videodaki görüntüye inanmıyorsanız kendiniz de bu testi yaabilirsiniz. Rengi çıkmayacaktır. Çünkü Calico'lar bir plati ırkı ve bu balık da kökeninde Calico plati geni var. Yakışmış da, güzel olmuş. Bu fotoğrafa bakıp %100 sağlıklıdır diyemiyorum, yeterince açık ve net değil ama neredeyse eminim bunun sağlıklı olduğundan.
Kök meselesine gelince, evet illâ ki salınım yapıyordur ama bu devede kulak denilen kadar bir şey. Alkali değerleri olan taş-kum vs kullanmamama rağmen suyumun PH'sı normal seviyede devam ediyorsa benim için sorunsuz bir malzeme demektir. Ayrıca o çirkin ve yapay çanak çömlekleri akvaryumumuma sokmaktansa böyle tünelli bir kütük kullanmayı tabî ki tercih ederim. Eğer yeni bir kütük olsaydı zaten filtreye midye kırığı-mercan kırığı ya da akvaryuma kireç kayası eklerdim. Zaten Elma salyangozlarındaki sağlıklı pürüzsüz parlak sarı renk ve sağlamlık da PH'nın normal olduğunun göstergesidir.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 15:31
Kılıç için teşekkür ederim babasını devirdiğinden beri akvaryuma o hakim kılıçsız 9 cm kadar 1 ay önce kadar cinsel olgunluğa erişti.Babası lekesiz 8 cm kadar kırmızı bir balıktı ancak anneside kırmızı bir kalikoydu.Ancak anneside kanserliydi hatta 2 kız kardeşi berlin ve bir kız kardeşi lekesizken bu balık böyle.Yani üzgünüm ancak bu kılıçta kanser.8-8.5 cm arası bir koi kılıcım var onu mu bunu mu seçsem bilemedim çünkü koi çok eziliyor ancak bu balık biraz fazla saldırgan erkek aykılıcımıda hırpalayabilir ayrıca eğer koi kılıcımı çıkartırsam bir daha koi elde eldemeyeceğim ancak bu renkler her zaman çıkacakBu konuda bir öneri alabilirim sizden.Resimde siyahlıkları çok az olduğu için belli olmamış ancak siyah yerleri azda olsa yeşil fosforla parlıyor annesinde de böyleydi hatta kuyruk kısmında da yoğun bir siyah doku var.Ayrıca berlin erkeğinizde kanserli.Ayrıca bu beyaz benek ya da benzeri bir hastalık değil genlerle geliyor ve bu konuda yapacak bir şey yok.Ayrıca tavsiye olarak bildiğiniz gibi kanser hücreleri şekerle yani karbonhidratla beslenir.Bitkisel yemlerde bunlardan azda olsa mevcut ancak hayvansal yemlerde yok.Yani kılıçların ve platilerin diyetine uygun hayvansal ağırlıklı beslenme kanserli dokuların küçülmesini sağlıyor ancak tamamen yok etmiyor tabi.Neyse balıklarınız sağlıklı ona bir şey diyemem ancak tabi benim görüşüm ve BENCE doğru olan beslenme biçimleri farklı olan türleri bir arada beslememek.Kütük konusuda benim görüşüm benim deneyimlerime göre sizin görüşünüz sizin deneyimlerinize göre.Şebeke suyunuz aşırı sertse olabilir ancak yinede kütük yerine kayalar daha uygun olur bence.Salyangozlarınız kaç tane bilmiyorum ancak bende 90-100 kadar var ve arkadan gelen 50-60 kadar daha var yumurtada.Zamanla çoğaldıklarında ve büyüdüklerinde göreceksiniz diye düşünüyorum.Çünkü benim phım 8.2 dhım 21 olmasına karşın 3-4 tane delik kabuklu yavru ve 2-3 aşındığı belli yetişkin elmam var yumurta kabuğuyla ve her akşam ıspanak ve marulla desteklediğim halde.Yumuşak ve asidik su muhtemelen biliyorsunuz ama salyangozların kabukları aşındırır derken bu değerler kalsiyum yani kireç bakımından fakir olmasını sağlar suyun ya da farklı bakış açısıyla kalsiyum yönünden fakir olduğu için su yumuşak ve asidiktir.Neyse en azından bu tartışmanın sakinleşmesi güzel.Gayet bilgili bir insansınız ve bildiklerinizi savunmanızı takdir ediyorum.Belliki görüş ayrılıklarımız var ve o yüzden tartışıyoruz zaten.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 16:23
Valla ne diyim, kanserli olmasına üzüldüm. Çok heybetli bir genç kılıçkuyruğunuz var. Ben olsam kanserliyi akvaryumuma hiç sokmam, soktuysam ve yavru da aldıysam o balığı akvaryumdan çıkarmam. Vicdanî bir mesele. Diğer balıkları da gördüm, özellikle koi çok tatlı ama bunun kadar heybetli değil, geç gelen ergenliğin avantajlarını sonuna kadar belli etmiş. Neredeyse yaşlanıp erkeğe dönen kılıçlar gibi olmuş. Yapacak bir şey yok, kavgaları engellemek daha mantıklı geliyor bana. Aynı benzer durum bende de söz konusu, berlin sürekli baskın erkek tarafından kovalanıyor. Ben yeni gelen kılıçkuyruk yavrularımdaki erkekleri normalde hediye edip yerine tek baskın erkek bırakıyordum ama artık erkek kılıç sayısını artırmayı düşünüyorum. Akvaryumculardaki usül yani, kalabalık erkek grubu olsa en azından hedef şaşar. Platilerde yaptım, yakın zamana kadar çok erkek tutuyordum akvaryumda, başarılı sayılır. Kavgalar en azından zarar verecek boyutta olmuyor. Şu anki erkek ilk geldiğinde kendinden daha büyük olan balıkları dövüyordu sadece, ben de onu çıkarmak yerine diğerlerini eledim ama yine kalabalık kılıç ve plati erkeği popülasyonuna dönmeyi düşünüyorum. Her zaman başarılı olur mu bilmem ama deneyeceğim.
Kütük yerine kaya kullanıcam zaten ama istediğim görsellikte kaya henüz bulamadığım için o yönden eksiğim var. Kütüğü çıkarmayı düşünmüyorum ama en azından önlem amaçlı bir tane kireç kayası koyma fikri de yok değil...
Salyangozlarım 2 senedir bende, 1 çift ile başladım ve yavruyken bir ara akvaryumda kum görünmez hâle gelmişti. Aşırı çoğaldılar, kıyıp da yumurtaları da atamadım. Hep dağıttım arkadaşlara falan. İlk aldığım elmaların torunları var şu anda, 15 tanesini falan kendime ayırıp fazla kalan son 30 taneyi de dağıtıyorum, ilanım var forumda, hediye ediyorum isteyenlere. Henüz kabuk problemleri olmadı, hepsinde kabuk parlak ve düzgün. Delik-çatlak problemi henüz görmedim çok şükür.
Kalsiyum-PH durumundan haberdarım, bende o sorunlar olmasa da forumda çokça çıktı "salyangoz kabuğu çatladı iyileşmiyor ne yapayım" diye, tahmin yürüterek söylemiştim, ayrı kaba koyup bildiğiniz sönmüş kireç ekleyin azıcık dedim, 1 haftada iyileştiler... O zaman demiştim zaten mangrove kökü varsa çıkarın falan diye. Bende o durum olmasa da olursa ilk yapacağım şey alkalileştiren şeyler eklemek olur.
Kütük yerine kaya kullanıcam zaten ama istediğim görsellikte kaya henüz bulamadığım için o yönden eksiğim var. Kütüğü çıkarmayı düşünmüyorum ama en azından önlem amaçlı bir tane kireç kayası koyma fikri de yok değil...
Salyangozlarım 2 senedir bende, 1 çift ile başladım ve yavruyken bir ara akvaryumda kum görünmez hâle gelmişti. Aşırı çoğaldılar, kıyıp da yumurtaları da atamadım. Hep dağıttım arkadaşlara falan. İlk aldığım elmaların torunları var şu anda, 15 tanesini falan kendime ayırıp fazla kalan son 30 taneyi de dağıtıyorum, ilanım var forumda, hediye ediyorum isteyenlere. Henüz kabuk problemleri olmadı, hepsinde kabuk parlak ve düzgün. Delik-çatlak problemi henüz görmedim çok şükür.
Kalsiyum-PH durumundan haberdarım, bende o sorunlar olmasa da forumda çokça çıktı "salyangoz kabuğu çatladı iyileşmiyor ne yapayım" diye, tahmin yürüterek söylemiştim, ayrı kaba koyup bildiğiniz sönmüş kireç ekleyin azıcık dedim, 1 haftada iyileştiler... O zaman demiştim zaten mangrove kökü varsa çıkarın falan diye. Bende o durum olmasa da olursa ilk yapacağım şey alkalileştiren şeyler eklemek olur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 16:44
Evet bilerek mümkün olduğunca geç ergenleşen erkekleri seçiyorum iri olmaları için bence 4 ay böyle 10 cmi rahatlıkla geçen türler için kısa bir süre.Aynı şey örneğin veliferalar içinde geçerli akvaryumda 4-5 ayda ergin olurken doğada 10-12 ay sürüyor zaten nerdeyse 20 cme yaklaşabilmeleri başta türlü olası olamazdı.Sönmüş kireci sanırım büyük çuvallarla satıyorlar bu yüzen düşündüm ama yumurta kabuğudu denedim filtrenin ağzına bağladım böylece aşınara suya kalsiyum salıyorlar.Ancak sönmüş kireci delik olan o bir kaç tanesi için deneyeceğim.Benim kılıç ve veilfera kavgalarım 1-2 ayda pasif balığın kaybına neden oluyor bu aşırı saldırganlık sanırım babadan oğula geçiyor çünkü güçlü bir birey olarak baskın olanı seçiyorum tabi eğer sağlığı ve formu iyiyse iyi değilse de sadece bir kaç iri dişi dışında tüm batımı elimden çıkartıyorum.Sanırım kaliko erkeğinde karar kılacağım.Çünkü aykılıç erkeğim kılıçsız 9 cm ve bildiğiniz gibi aykılıçlar daha barışçıl olduğundan mutlaka kaliko ağır basacak ve aykılıcım ya ölecek ya da elden çıkartacağım.
İşte kaliko erkeğinin annesi ve babası.Burda babada sanırım 3 hatfa-1 ay önce ergin olmuştu.Alttada koinin babası var.Akvaryumcudan almıştım en büyüğü buydu kılıçsız 6 cm kadar.
Bu şu anki koi erkeği 8,5 cm kadar yeni baskın ya bu yada;
Bu olacak..Henüz ergin olmadı ancak gonopodu şekil akmaya başladı.Bu balıkta 9 cm ancak heybeti belli olmamış.Tam ergin olduğunda ve kılıcı gelişimi tamamladığında resim koyacağım.Kılıcıyla birlikte daha kılıcı erkeksi bir görünüm almadan 14 cm kadar var erkek gibi bir kılıca dönüştüğündeki boyunu merak ediyorum.
Bendeki erkek kılıçlar ortalama 7-8 ayda ergin oluyorlar.Veliferalarda da şimdiki gri erkeğin babası 5 aylıkken ergin olmuştu ve 8 cm kadardı(bu resimde sanırım 7 aylık) şimdiki ise 6 ayda ergin oldu ve 9 cm(ancak şu an hala yelesi ve kendisi gelişmeye devam ediyor ama taş çatlasın en fazla 9,5 cm olacak).Aman aman bir fark olmasa da istediğime git gide ulaşıyorum.
Bu baba;
Buda oğul;
Neyse sanırım görüşlerimizi uzunca tartıştık ve tartışma bitti.Biraz sert gitsede tatlıya bağlanmasına sevindim.Saygılar...
malawi_cheart 2013-01-28 16:53:23
İşte kaliko erkeğinin annesi ve babası.Burda babada sanırım 3 hatfa-1 ay önce ergin olmuştu.Alttada koinin babası var.Akvaryumcudan almıştım en büyüğü buydu kılıçsız 6 cm kadar.
Bu şu anki koi erkeği 8,5 cm kadar yeni baskın ya bu yada;
Bu olacak..Henüz ergin olmadı ancak gonopodu şekil akmaya başladı.Bu balıkta 9 cm ancak heybeti belli olmamış.Tam ergin olduğunda ve kılıcı gelişimi tamamladığında resim koyacağım.Kılıcıyla birlikte daha kılıcı erkeksi bir görünüm almadan 14 cm kadar var erkek gibi bir kılıca dönüştüğündeki boyunu merak ediyorum.
Bendeki erkek kılıçlar ortalama 7-8 ayda ergin oluyorlar.Veliferalarda da şimdiki gri erkeğin babası 5 aylıkken ergin olmuştu ve 8 cm kadardı(bu resimde sanırım 7 aylık) şimdiki ise 6 ayda ergin oldu ve 9 cm(ancak şu an hala yelesi ve kendisi gelişmeye devam ediyor ama taş çatlasın en fazla 9,5 cm olacak).Aman aman bir fark olmasa da istediğime git gide ulaşıyorum.
Bu baba;
Buda oğul;
Neyse sanırım görüşlerimizi uzunca tartıştık ve tartışma bitti.Biraz sert gitsede tatlıya bağlanmasına sevindim.Saygılar...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 17:05
Balıklarınız çok güzel gerçekten. Çok da iriler maşaallah. Geç ergenlik üzerinde biraz araştırma yapmayı düşünüyorum zaten, her canlı doğuran türünde geç ergenlik çok büyük avantaj sağlıyor. Daha geçen rengini beğenip dişi diye aldığım bir latipinna hamile kalmıyor diye kısır mı acaba diye düşünürken kocaman balık olup ergenliğe girince bayağı şaşırtmıştı beni, velifera meleziydi. Bu arada son resimdeki balığın inci noktaları babasına göre çok daha belirgin görünüyor, böyle giderse safkanlıktan ziyade direkt yabani form veliferalar elde edecekmişsin gibi görünüyor. Açıkçası "Velifera diye buna derim" diyorum içimden. Keşke piyasada satılan balıklardan her zaman safkan bulabilsek, şimdi ben de söylüyorum forumlarda "velifera ve moliyi bir arada bakmayın" diye ama bunun da boşa kürek çekmek olduğunu da biliyorum. Bu asla yapılamayacak bir şey malesef ama en azından f0 - safkan kavramlarının sadece lepistes ırklarında ya da afrika cikletlerinde kullanılan kavramlar değil de Velifera ve molilerde de kullanılabilen insanların olması güzel olurdu. Ben koskoca istanbulda safkan Endler bile bulamıyorum (lepistes melezlerini endler diye satan çok var). Hâl böyleyken Velifera'yı tanıyan ve özel bir ilgi gösteren akvaryumcu bulması imkansız... Kendim de melezleme yaptım ama elmayla armudu birbirine karıştırmadım. Şu anda melez var ve ben ona melez bile demiyorum, benim için o sadece güzel bir moli. Eğer sizdeki gibi balıklarım olsa ne melez balıkla, ne de moliyle bir araya koymam. Bir arkadaşıma bu velifera sevgisini aşıladım, uzun zamandır beraber aradık veliferaları ama istediğimiz gibi bir şey bulamadık buralarda. Sadece 1 kez denk geldi, 6-7 cm'lik yabani veliferayla birebir aynı renk ama tabi daha minyatür gibi güzel bir velifera, o da hastaydı. Bile bile aldık, iyileştiremedik. İyileştirseydik onun yanına bakire albino dişiler koyup molileri iptal edecektik. Koskoca istanbulda bunu yapacak balık bile bulamıyoruz...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 18:02
Haklısınız Umut bey.Bende bu balıkları akvaryumcudan almadım velifera sevdalısı bir abimden almıştım.Doğrusunu isterseniz Konya da olsanız elimden çıkarttıklarımdan ya da yavrulardan size verebilirdim.Evet babası bu renkteyken bu doğala yakın renkten çıkması garipti ancak bu balıkların 30 yavrusundan 3-5 tanesinin grimsi renklerde çıktığını farkettim ayrıca yinede gri olandaki siyah lekeler babasında kalma alacalıklar.Size 2 albino velifera yavrusu koyayım muhtemelen görmüşsünüzdür ancak yinede olsun;
Bu varyete bence akvaryumcularda bulunabilecek en saf varyete.Hatta sağdaki sarı-turuncu renkte olsada doğal dormlarda bulunan turuncu maske bile sağdakinde belli oluyor gürdüğünüz gibi.Bende bu balıkları bulamasam bunlarla başlayacaktım zaten elimde de bir tane albino dişi var.Eğer albino olmayan saf balıklar istiyorsakta saf forma(renk pek önemli değil ama tabi doğal renkte olursa daha iyi olur) en yakın 18 kılçığı olduğundan emin olduğumuz albino olmayan bir velifera bulmak zorundayız bu balığın dişi olması daha iyi olur çünkü safkan genlerin erkekten gelmesi tabiki yeleye ve forma bu balığın asıl gösterişli olan bireyi olan erkeklere daha iyi yansıyacaktır.Sürekli albino olmayanları seçerekte güzel bir görüntü verse de bir çeşit genetik rahatsızlık olan albinoluğu bir kaç nesilde temizleyebilirsiniz.Tabiki ben yavruları ayırmayarak en güçlülerden en baskın ve güzelini(büyük yeleli 18 kılçık ve düzgün vücut formu yani) seçerek seçici üretimi sağlıyorum ve şimdilikte olsa işe yarıyor gibi gözüküyor.Ayrıca biraz canice olsada velifera uygun hayvansal ağırlıklı bir diyet moli genlerini taşıyan bireyleri hastalandırarak kendilerini göstermesini sağlıyor.Sizde bu balıklar gen havuzundan çekebiliyorsunuz.
malawi_cheart 2013-01-28 18:08:48
Bu varyete bence akvaryumcularda bulunabilecek en saf varyete.Hatta sağdaki sarı-turuncu renkte olsada doğal dormlarda bulunan turuncu maske bile sağdakinde belli oluyor gürdüğünüz gibi.Bende bu balıkları bulamasam bunlarla başlayacaktım zaten elimde de bir tane albino dişi var.Eğer albino olmayan saf balıklar istiyorsakta saf forma(renk pek önemli değil ama tabi doğal renkte olursa daha iyi olur) en yakın 18 kılçığı olduğundan emin olduğumuz albino olmayan bir velifera bulmak zorundayız bu balığın dişi olması daha iyi olur çünkü safkan genlerin erkekten gelmesi tabiki yeleye ve forma bu balığın asıl gösterişli olan bireyi olan erkeklere daha iyi yansıyacaktır.Sürekli albino olmayanları seçerekte güzel bir görüntü verse de bir çeşit genetik rahatsızlık olan albinoluğu bir kaç nesilde temizleyebilirsiniz.Tabiki ben yavruları ayırmayarak en güçlülerden en baskın ve güzelini(büyük yeleli 18 kılçık ve düzgün vücut formu yani) seçerek seçici üretimi sağlıyorum ve şimdilikte olsa işe yarıyor gibi gözüküyor.Ayrıca biraz canice olsada velifera uygun hayvansal ağırlıklı bir diyet moli genlerini taşıyan bireyleri hastalandırarak kendilerini göstermesini sağlıyor.Sizde bu balıklar gen havuzundan çekebiliyorsunuz.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 18:21
Çok güzeller, diğer konuya eklerim bunları. En saf olanlar albino'lar ama inanın burada olsanız albinoların bile direkt moli şeklinde olanlarını görürsünüz... Benim o melezin babası da böyle bir balıktı, iri ve gösterişliydi. O zaman akvaryumum çok daha küçüktü ve o balığı görünce dayanamayıp almıştım. Adapte oldu ve çok da aktif bir balıktı. Normâlde o balığı elimden çıkarmak istemiyordum da yeri dar diye acıdım da 150 litrelik akvaryum kuran bir arkadaşıma hediye ettim, o da iyi bakmamış ölmüş tüm verdiğim balıklar... Bir gün gerçek veliferalardan besleyeceğim ama bunun için uzun çalışmalar gerekiyor, bu da beni korkutuyor. Şimdilik melez ve molilerle devam ediyorum. Velifera almıyorum (çok harika diyebileceğim bir velifera görürsem alıp arkadaşıma vericem, ondaki molileri ben alıcam, orada velifera yetiştireceğiz). Planım bu şimdilik...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 28 Ocak 2013 18:32
Veliferaya aynı bakış açısıyla bakmamız diğer insanlarında bakış açılarının bu yönde olabileceği böyle olmasa da zamanla değişebileceğini gösteriyor.Gelişmeleri forumda paylaşırsanız bende takip edebilirim.sinanul nickli üye olan Sinan bey de böyle bir çalışma içerisinde ancak son zamanlarda ondan haber alamadım umarım en yakın zamanda haberdar olurum.Bu balığa değer verenlerin sayısının artması güzel.Bu şekilde bilgi alış verişi yaparak daha başarılı olabileceğimizi düşünüyorum.Saygılar...
malawi_cheart 2013-01-29 01:05:04
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 29 Ocak 2013 00:14
Platilerimi İstanbul musluk suyunda bakıyorum.Ama ph 7 civarı çıkıyor.Platilerin 7.5 üstü ph değerlerinde yetiştirilmesinin uygun olacağı söyleniyor.
Acaba ph arttırma yolu gitsem mi?ph arttırmak için kimyasaldan daha iyi yol olarak kaya cinsi malzemelerle ph'ı belli bir yükseklikte sabit tutabilirmiyim?
Yoksa bu şekilde bakmamda ciddi bir sorun olmaz mı?
Acaba ph arttırma yolu gitsem mi?ph arttırmak için kimyasaldan daha iyi yol olarak kaya cinsi malzemelerle ph'ı belli bir yükseklikte sabit tutabilirmiyim?
Yoksa bu şekilde bakmamda ciddi bir sorun olmaz mı?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 29 Ocak 2013 01:04
Ciddi bir sorun olmaz ancak yanları sivri ve keskin olmayan kaya,mercan ve kabuklarla phı tamponlamanız daha sağlıklı olur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 29 Ocak 2013 09:13
[QUOTE=malawi_cheart]
Veliferaya aynı bakış açısıyla bakmamız diğer insanlarında bakış açılarının bu yönde olabileceği böyle olmasa da zamanla değişebileceğini gösteriyor.Gelişmeleri forumda paylaşırsanız bende takip edebilirim.sinanul nickli üye olan Sinan bey de böyle bir çalışma içerisinde ancak son zamanlarda ondan haber alamadım umarım en yakın zamanda haberdar olurum.Bu balığa değer verenlerin sayısının artması güzel.Bu şekilde bilgi alış verişi yaparak daha başarılı olabileceğimizi düşünüyorum.Saygılar...
[/QUOTE]
Biliyorum, o konuyu takip ediyordum ama durdu.
Bu arada ben şu kanser işine taktım kafayı. Çünkü dedin ya' kanser hücresi karbonhidratla besleniyor. Fikir yürütüyorum;
Karbonhidrat'ın yoğun olarak bulunduğu yer tohum'lardır. Tohum içindeki embriyonun önce kök salıp sonra topraktan çıkarak yaprak oluşturmasına kadar olan sürede fotosentez yapamayacağı için ona besin sağlayan depo içinde biriktirilir. Yani tohumların %90'ı karbonhidrattan oluşuyor. Bitkisel yemlerde zaten tohum da var ama düşününce kurutulmuş yemler haricindeki protein yemlerinde de bolca karbonhidrat var. Çünkü dolgu malzemesi olarak, yemi çoğaltmak için kullandıkları 4 madde var:
1- Soya unu (en çok kullanılan)
2- Buğday unu
3- Mısır unu
4- Pirinç unu
Bu unlar zaten direkt karbonhidrat. Bir de şöyle bir şey var, vücuda giren bu karbonhidrat direkt kullanılamıyor, önce eritilmesi ve parçalanması lazım çünkü yoğun ve büyük bir yapısı var. Bitkilerde bile böyledir, önce enzimler tohum içindeki karbonhidratı parçalar, sonra bitki kullanır. O yüzden de çimlendirilmiş tohumların daha besleyici olduğu söylenir. Kısacası vücuda giren karbonhidrat öyle kullanılamıyor. Kanser hücrelerinin bununla direkt ilgisi olmaması gerek, dolaylı yoldan etkiliyor olmalı. Bir de hiç yapay yem kullanılmasa, yerine bitkisel olarak ıspanak v.s. verilip protein olarak da tubifex, kan kurdu, sivrisinek larvası, su piresi, artemia ve taze tavuk ciğeri verilse, acaba kanser hücrelerinde ne kadar zamanda nasıl bir değişiklik olur. Gerçi genetik olduğu için hiç görülmese bile taşıyıcılık devam eder ama en azından balık eskisi kadar hassas olmaz. Aslında bu kanserin kesin tedavisini bulmak lazım da o da bizi aşar.
[QUOTE=kartal124]Platilerimi İstanbul musluk suyunda bakıyorum.Ama ph 7 civarı çıkıyor.Platilerin 7.5 üstü ph değerlerinde yetiştirilmesinin uygun olacağı söyleniyor.
Acaba ph arttırma yolu gitsem mi?ph arttırmak için kimyasaldan daha iyi yol olarak kaya cinsi malzemelerle ph'ı belli bir yükseklikte sabit tutabilirmiyim?
Yoksa bu şekilde bakmamda ciddi bir sorun olmaz mı?
[/QUOTE]
O PH derecesi yeterli aslında ama dilerseni PH yükseltici malzemeler kullanabilirsiniz. Mercan kayası güzel ama çok keskin ve balıkları yaralıyor. Bir de kuma karıştırıldığında sorunlu bir malzeme oluyor. Yani ben daha önce kumumun içine midye kırığı ve mercan kırığı ekledim PH yükselsin diye ama bu kez köklü bitkilerin bir çoğu buna ayak uyduramadı, devamlı olarak kök yanıkları oluşmaya başladı. Kumunuz bu yüzden nötr özellikli olsa daha iyi olur. PH yükseltmek için en iyi yöntem kireç kayası kullanmak ya da midye/mercan kırığı kum'u varsa dış filtre/şelale filtre'nin içine yerleştirmek daha kullanışlı olur.
[/QUOTE]
Biliyorum, o konuyu takip ediyordum ama durdu.
Bu arada ben şu kanser işine taktım kafayı. Çünkü dedin ya' kanser hücresi karbonhidratla besleniyor. Fikir yürütüyorum;
Karbonhidrat'ın yoğun olarak bulunduğu yer tohum'lardır. Tohum içindeki embriyonun önce kök salıp sonra topraktan çıkarak yaprak oluşturmasına kadar olan sürede fotosentez yapamayacağı için ona besin sağlayan depo içinde biriktirilir. Yani tohumların %90'ı karbonhidrattan oluşuyor. Bitkisel yemlerde zaten tohum da var ama düşününce kurutulmuş yemler haricindeki protein yemlerinde de bolca karbonhidrat var. Çünkü dolgu malzemesi olarak, yemi çoğaltmak için kullandıkları 4 madde var:
1- Soya unu (en çok kullanılan)
2- Buğday unu
3- Mısır unu
4- Pirinç unu
Bu unlar zaten direkt karbonhidrat. Bir de şöyle bir şey var, vücuda giren bu karbonhidrat direkt kullanılamıyor, önce eritilmesi ve parçalanması lazım çünkü yoğun ve büyük bir yapısı var. Bitkilerde bile böyledir, önce enzimler tohum içindeki karbonhidratı parçalar, sonra bitki kullanır. O yüzden de çimlendirilmiş tohumların daha besleyici olduğu söylenir. Kısacası vücuda giren karbonhidrat öyle kullanılamıyor. Kanser hücrelerinin bununla direkt ilgisi olmaması gerek, dolaylı yoldan etkiliyor olmalı. Bir de hiç yapay yem kullanılmasa, yerine bitkisel olarak ıspanak v.s. verilip protein olarak da tubifex, kan kurdu, sivrisinek larvası, su piresi, artemia ve taze tavuk ciğeri verilse, acaba kanser hücrelerinde ne kadar zamanda nasıl bir değişiklik olur. Gerçi genetik olduğu için hiç görülmese bile taşıyıcılık devam eder ama en azından balık eskisi kadar hassas olmaz. Aslında bu kanserin kesin tedavisini bulmak lazım da o da bizi aşar.
[QUOTE=kartal124]Platilerimi İstanbul musluk suyunda bakıyorum.Ama ph 7 civarı çıkıyor.Platilerin 7.5 üstü ph değerlerinde yetiştirilmesinin uygun olacağı söyleniyor.
Acaba ph arttırma yolu gitsem mi?ph arttırmak için kimyasaldan daha iyi yol olarak kaya cinsi malzemelerle ph'ı belli bir yükseklikte sabit tutabilirmiyim?
Yoksa bu şekilde bakmamda ciddi bir sorun olmaz mı?
[/QUOTE]
O PH derecesi yeterli aslında ama dilerseni PH yükseltici malzemeler kullanabilirsiniz. Mercan kayası güzel ama çok keskin ve balıkları yaralıyor. Bir de kuma karıştırıldığında sorunlu bir malzeme oluyor. Yani ben daha önce kumumun içine midye kırığı ve mercan kırığı ekledim PH yükselsin diye ama bu kez köklü bitkilerin bir çoğu buna ayak uyduramadı, devamlı olarak kök yanıkları oluşmaya başladı. Kumunuz bu yüzden nötr özellikli olsa daha iyi olur. PH yükseltmek için en iyi yöntem kireç kayası kullanmak ya da midye/mercan kırığı kum'u varsa dış filtre/şelale filtre'nin içine yerleştirmek daha kullanışlı olur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir