Meleklerle Geçen Bir Hayat ( Altum Ve Diğerleri )
Gönderim Zamanı: 22 Mart 2020 18:44
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/78942/220320201839461.jpg[/IMG]
Amazona dergisinin Ocak-Şubat 2013 sayısında yer alan Bernd Schmitt'e ait makalenin çevirisidir. Umarım faydalı olur.
Melek balıkları akvaryum hobisinin klasikleri arasındadır ve çok sayıda özel türü satışa sunulmuştur. Ne yazık ki günümüzde ticareti yapılan meleklerin çoğu geçmişteki türlerin gölgesi niteliğinde. Bununla birlikte çok çekici ve vahşi formları da bulunmaktadır. Bernd Schmitt, onlarca yıldır biriktirdiği melek balığı deneyimlerini aktarıyor.
10 yaşında bir çocukken haftada iki defa komşu köydeki gölete giderdim. Göletteki su pirelerini yakalayıp küçük kovama doldururdum. Bu konuda merakımı akvaryum balıklarının beslendiğini öğrendiğim havuzlu bir sera oluşturmuştu. Bu köpüren ve akan cennete ilk adım attığımda hayatım değişti ve o günden sonra akvaryum hobisi beni asla bırakmadı. O günlerde seranın arka kısmında sağlam çelik çerçeveli büyük bir akvaryum vardı. Bu tankta, 2 cm'lik bir yavru sürüsü ile çevrili bir çift melek balığı vardı. O zamanki akvaryumum bu muhteşem balıklar için fazla küçüktü ama bu durum değişti. Hayatım boyunca meleklerle olan birlikteliğimde sadece birkaç kesinti oldu.
O zamanlar bu balıkların bilimsel isimleri hakkında farklı görüşler vardı. Ve geniş yaşam alanları yüzünden durum hala böyle. Daha yeni yerel formların keşfi, bu türlerin çeşitliliği üzerinde ciddi bir sistematik çalışma eksikliği ile birleştiğinde kaba bir sonuç verse de kesinleşmiş bir durum yok. Bu yüzden büyük ölçüde sistematik argümanlardan kaçınacağım çünkü bu makalenin kapsamı dışında olacaklar ve hiçbir yeni katkı sağlamayacaklardır.
Ben küçük bir çocukken melek balıklarımın Pterophyllum scalare bilimsel adına sahip olmaları benim için yeterliydi. Ayrıca adı doğru telaffuz edebilmekten son derece gurur duyardım. Sonraki keşiflerde Pterophyllum eimekei gibi daha küçük türlerin ortaya çıkması bile beni rahatsız etmedi. Kısa süre sonra bu iki formun birbirinden farklı olmadığı düşünüldü. İthalat olmadığı dönemde bile rahatlıkla çaprazlandılar.
[B]Veiltail, Smoke ve Ghost[/B]
Sonradan ortaya çıktı ki melekler yüzgeç ve renk konusunda yüksek bir değişiklik potansiyeline sahipler. Önce Gera Thüringen isimli üreticiden gelen ve bugün unutulma noktasına gelen veiltal (peçe kuyruk) melekler değerlendi. Sahiplerine güzel paralar kazandırdı, ta ki deformasyonun değer görmediği günümüze kadar. Sonra sıra siyah meleklere geldi ama bu dejenerasyon gözle görülür miktarda değişiklik ortaya koyamadı. Aynı şey diğer türlerin bir dizi siyah versiyonu için de geçerliydi. Örneğin Hoplosternum'da siyah örnekler kördü (Hoplosternum: güney Amerikan zırhlı yayın balığı). Saf siyah üretimlerde ciddi oranda kısırlık da görüldü.
Orijinal ve siyah meleklerin çaprazlanmasından Smoke melekler elde edildi. İnsanlar deforme olmuş veya hayatta kalmayacak embriyolardan kaçınmak için tekrar tekrar smoke meleklere yöneldiler.
Hans-Joachim Franke ile 1960’ların sonunda Çekoslovakya’ya yaptığımız yolculuk sırasında bir arkadaşımızın evinde ilk defa marble melek gördük. Jochen geçimini balık üretiminden sağlıyordu ve bu balıklardan birkaç tane aldı ve çok güzel satış yaptı. Ben bu varyetelerin doğal olanların yerini alamayacağını düşündüğüm için almayı düşünmemiştim.
Kısa süre sonra Franke, siyah nesli canlandırmak için Marble ve Siyah meleği çaprazladı. İşte bu yüzden bugünlerde siyah melek çiftleştirdiğinizde altın melek yavruları da ortaya çıkar. Muhtemelen az önce bahsettiğim çiftleşmedeki genlere kadar gidilip, yavrular bu genleri alıyorlar. Bugünlerde homozigot (Bir karakteri kontrol eden iki alel gen birbirinin aynı olması, XX, OO gibi) nesil, yani doğru üreyen balıklar pahalı bir lüks haline geldi. %100 siyah nesil elde etmenin tek yolu buydu.
Ancak yapay varyetelerin üretimi hız kesmeden devam etti. Potansiyel büyüktü; hayalet melek, zebra melek, yarım ay melek, beyaz melek, beyaz inci melek, siyah melek, kırmızı melek. Kızıl melekler, Kamsdorf’dan Frank Wilhelm'in yoğun üretim çalışmaları sonucunda ortaya çıktı. Kendisi uzun süreli yapay seçilimle marble melekleri kullanarak koi melek ve red devil melekleri üretti. Saf kırmızı yavrular bile elde etti, ancak balıkların sadece göbek bölgesine kırmızı rengi sabitlemede başarılı olabildi.
[B]Toplu Üretim[/B]
İnsanlar balıkları estetik nedenlerle beslemeye başladıklarından beri değiştirilmiş formların hangisinin daha güzel görüneceği konusunda anlaşmazlıklar doğdu. Bugün petshoplarda melek olarak satılan balıkların birçoğunun yüzgeçleri ciddi şekilde kısaltıldı. Şu anki halleri gerçek melek formundan çok uzakta. Dorsal ve anal yüzgeçleri kütük haline geldi, ventral yüzgeçleri ise tirbuşon gibi büküldü. Renk ve desenleri ise yıkanıp soluklaştırılmış bir halde.
Bunun nedeni genellikle sıkışık koşullar ve\veya dengesiz beslenme koşullarında yetişme. Su değişiminin az ve yetersiz olması da bu duruma katkı sağladı. Bu tip seri üretim modelleri asla en güzel ürünü yani canlıyı ortaya çıkaramaz. Diğer birçok balık türü de, meleklerinki kadar kötü olan yetiştirme koşulları altında gelişemez. Bu tür dejenere gruplarda iyi balıklar elde etmek için birkaç nesil geçmesi gerekir. Ventral yüzgeçlerin deforme olması neredeyse her zaman yapay yetiştirmeyi veakriflavin kullanıldığını gösterir. Bu balıklarımızdaki bazı hastalıklar için sıklıkla ilaç olarak kullanılan bir fungus ilacıdır. Hücre bölünmesini önler ve böylece embriyonun gelişimi sırasında hasara neden olur. Ayrıca, bu özellik nedeniyle kanserojen olarak sınıflandırılır ve yemek için üretilen balıkların üretiminde bir ilaç olarak kullanılamaz.
Eğer melek balıkları yapay olarak yetiştirilecekse ve profesyonel bir balık yetiştiricisinin bunu basitçe yapması gerekiyorsa, metilen mavisi kullanılmalıdır. Nispeten hafif bir oksitleyicidir ve açık mavi seviyelerde kullanıldığında hasara neden olmaz.
Tabi ki asıl başarı meleklerin kendi yavrularına bakmalarıdır ama bu hemen olmayabilir. Öncelikle bir grup melekten uyumlu bir çiftin eş seçmesi beklenir, akvaryum yeterince büyükse doğru bir akvaryum tasarımıyla diğer melekler de akvaryumda kalabilir. Aynı akvaryumda kalmaları, çiftin yumurta bakımı içgüdüsünü de uyandıracaktır. Doğal olarak, bu tür çiftleşmeler çok daha az yavru verir. Ancak ortaya çıkan görüntü fazlasıyla tatmin edicidir.
[B]Peruvian Altums[/B]
Onlarca yıldır, çoğunlukla vahşi yakalanan meleklere akvaryumlarımda bakma fırsatı buldum. Rio Nanay’da yaşayan Peru Altumu ile bazı garip deneyimler yaşadım. Bu tür Venezüella ve Kolombiya'da bulunan Pterophyllum altum ile ilgisi olmamasına rağmen, dik alın profilleri yüzünden altum olarak adlandırılır. Bir ithalattan birkaç örnek aldım ve kısa süre sonra yavrularım oldu.
İkinci nesil yavrulardan dört tanesi ten rengi ile kırmızı arası bir ana renkte ve birkaç siyah çizgiyle doğdu. Gözleri koyu renkti yani albino değillerdi ama muhtemelen ksantik yani sarı örneklerdi. Bunların dördü de dişiydi. Siyah benekler belirgin şişliklere-tümörlere dönüştüğünde daha yeni erişkin hale gelmişlerdi ve kısa süre içinde öldüler. Diğer damızlık balıklarımdan böyle yavrular gelmedi.
Ne yazık ki akvaryumda üreyen örnekler git gide daha saldırgan hale geldi ve yeni yavrular gelişme göstermedi. 2 metrelik bir akvaryumda erkek balığım dişiyi öldürünce vazgeçmeye karar verdim.
[B]Kırmızı Sırt (Red-Back) Melek[/B]
Manucapurudan gelen yeni nesil kırmızı sırt meleklerden oldukça umutluydum. Manaus’a bu kadar yakın bir balığın bu kadar uzun süre fark edilmemesi anlaşılamaz bir durumdu (Manaus: Brezilya sınırlarındaki bir amazon bölgesi). Bu tür muhteşem olmanın yanında şimdiye kadar beslediğim en barışçıl melek türüydü. 11 üyeden oluşan bu grubu birkaç pleco (cüce vatozla) ile aynı akvaryumda besledim.
Üç çift eş zamanlı olarak birbirine 30 cm’den daha yakın plastik tüplere yumurtladı. Tüm çiftler yavrularını gezdiriyordu hatta kendi ebeveynlerini bırakıp diğer grubun arasına giren yavrular bile oldu.
Manacapuru meleklerinin diğer örneklere göre daha çabuk yaşlandıklarını gözlemledim. 2-3 yıl içinde yaşlanma belirtileri gösterdiler. Yumurtlama dönemleri arası süre artmaya başladı. Ne yazık ki bu tür git gide daha az görülmeye başlandı. Umarım bu muhteşem balıklar çaprazlamalar sonucu ortadan kaybolmaz fakat Manacapuru melek adında hiç de Manacapuru’ya benzemeyen türler görmeye başladım bile. Bunun nedeni muhtemelen yetiştiricilerde yaygın olan sabır eksikliği; bu türün bakımı çok da kolay değil. Yüksek sırtlı, yüzgeçli çekici türleri yetiştirmek için geniş üretim alanları gerekli.
[B]Surinam Altum[/B]
Birkaç yıl önce, Surinam'dan kırmızı kahverengi lekeli bir melek balığı türü geldi. Kırmızı noktalı Surinam altumu olarak isimlendirildi. Mavi-mor yüzgeçlere sahip bu görkemli meleklerin Altumlarla hiçbir ilgisi yoktu, ancak büyüyen yavrular çok benzer görünüyordu.
Peki Surinam’a nasıl geldiler? Arend van den Nieuwenhuizen bana dedi ki bir zamanlar balık sevkiyatı yapan ve Manaus’dan gelen bir uçak başkent Paramaribo’da mahsur kalmış. Balıklar için üzücü olan uçaktaki tüm balıklar yakındaki bir göle dökülmüş. Şimdilerde o gölde melek ve cardinal tetralar görülmekte. Benim aldığım balıklar acaba bunlar mı?
Nereden gelirlerse gelsinler güzel balıklardı buna rağmen başlangıçta büyük sorun oldular. Vahşi örneklerin kafa kısmı ve sırt yüzgecinin altında korkunç kopmalar oldu. Geçici olsa da en iyi çözüm bu alanlara potasyum permanganat sürülmesiydi. Üretilen ilk nesilden bir kısmı bu garip yaralanmalardan öldü. Fakat hastalık aşılmış gibi göründü.
Diğer bazı türlerin de zorlukları vardı. Rio Negro bölgesinde Pterophyllum altum ile bağlantılı birçok akraba melek bulunmaktadır.
[B]Altum Melekleri[/B]
Altum kelimesi bile akvaryum severleri özellikle melek hayranlarını mest etmeye yeter. Birkaç yıl önce, Soest'teki Dr.Norbert Menauer’de yavru büyüten bir Altum çifti gördüm (aslında bir üçlüydü — çift yalnız bir balık eklenmesine izin verdi.). Sürü olma davranışlarını terk edeli uzun zaman geçse de bizi görünce üzerimize saldırdılar. Bir grup balığa bagajımızda yer vardı, biz de bu fırsatı kaçırmadık. Yakalanan vahşi türlerin Venezuella’da bulunan Puerto Ayacucho bölgesindeki Rio Orinoco’dan olduğuna inanılıyor. Vücut formu üst Orinoco’dan gelen gerçek Pterophyllum altumdan çok daha kompakt ve daha kaslıydı.
Ancak yoğun çabalara ve 1400 litrelik bir akvaryuma rağmen, ben de Dr. Menauer de hiçbir başarı elde edemedik. Kurlaşmanın başlaması ve seçilen yumurtlama alanının temizlenmesinden sonraki gün her şey bitmişti. Fakat balık harika bir canlıya dönüştü, çok iyi bakıp bol yemlemeye devam ediyorum. İyi beslenme, çifte kondisyon kazandırmakta ve yavruların büyütülmesinde vazgeçilmezdir. Menülerinde cyclops, su piresi, moina, cam kurdu ve sivrisinek larvası gibi yemler var ve sadece donmuş halde de değil. Ne yazık ki, bu mükemmel menü Altumlarım için yeterli değildi. Hatam neydi? Heckel Discus'da olduğu gibi gelecek nesil yavrularda başarıya ulaşmak ender görülen bir şey miydi? Cevaba denemeye devam ederek ulaşabiliriz!
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/78942/220320201846101.jpg[/IMG]
[B]Blackwater Altumları[/B]
Geçtiğimiz yıl nihayet Río Atabapo’da ağa yakalanmış blackwater altumlarını su altında görebildim. Dr. Menauer tarafından yetiştirilen balıklar muhtemelen Orinoco'da yaşayan bir popülasyondan geliyor. Muhtemelen Orinoco'nun bir ivinti yeri nehri olduğu Puerto Ayacucho'da (ivinti yeri: bir akarsuyun, yatağındaki çok eğimli kesimlerde ya da artık oldukça düzleşmiş eski eğim kesintisi üzerinde, kaya döküntüleri arasından köpürerek hızla aktığı yer). Ancak Güney Amerika'da sadece blackwater, whitewater(ivinti yeri) ve berrak su nehirleri değil, aynı zamanda Puerto Ayacucho'da olduğu gibi karışık su bölgeleri olduğu için bu aldatıcı olabilir. Güneye doğru iki büyük blackwater nehri Sipapo ve Atabapo nehirleri sularını Orinoco’nun üst kısmına boşaltırlar.
Atabapo’nun 4.5 pH ve 30 iletkenliğindeki blackwaterı Orinoco’dakinden çok daha yoğun. Bej-kahverengi taban renkleri de Orinoco balıklarının mavi-yeşilinden farklıdır. Maalesef, Venezuela'dan balıkları ihraç etmemize izin verilmedi. Oradan ithalat gittikçe azalıyor.
Bize ulaşan balıklar genelde Kolombiya ithalatı oluyor. Yaşadıkları alçak bölgelerden Kolombiyanın başkenti Bogota gibi dağlık bölgelere nakledilmek genelde altumlar için ölüm cezası anlamı taşır. Bu rakımda, ısıtılmamış akvaryumlarda, her şey bu balıkların ne kadar hızlı gönderileceğine bağlıdır. Hassas altumlar soğuktan hayatını kaybeder, ölüm oranı %100’e ulaşır. Ama yakında sağlıklı altumlar elimize geçebilir.
Altumlar Almanyada başarılı bir şekilde üretilmeye başlandı. Umarım bu gelecek nesil yavrularda da sürer böylece bu balıklar akvaryumlarımızda kalıcı hale gelebilir.
[VID]https://www.youtube.com/watch?v=2JWFnniE8Yw[/VID]
[EDIT]muratdeg,2020-03-22 18:46:23[/EDIT]
Amazona dergisinin Ocak-Şubat 2013 sayısında yer alan Bernd Schmitt'e ait makalenin çevirisidir. Umarım faydalı olur.
Melek balıkları akvaryum hobisinin klasikleri arasındadır ve çok sayıda özel türü satışa sunulmuştur. Ne yazık ki günümüzde ticareti yapılan meleklerin çoğu geçmişteki türlerin gölgesi niteliğinde. Bununla birlikte çok çekici ve vahşi formları da bulunmaktadır. Bernd Schmitt, onlarca yıldır biriktirdiği melek balığı deneyimlerini aktarıyor.
10 yaşında bir çocukken haftada iki defa komşu köydeki gölete giderdim. Göletteki su pirelerini yakalayıp küçük kovama doldururdum. Bu konuda merakımı akvaryum balıklarının beslendiğini öğrendiğim havuzlu bir sera oluşturmuştu. Bu köpüren ve akan cennete ilk adım attığımda hayatım değişti ve o günden sonra akvaryum hobisi beni asla bırakmadı. O günlerde seranın arka kısmında sağlam çelik çerçeveli büyük bir akvaryum vardı. Bu tankta, 2 cm'lik bir yavru sürüsü ile çevrili bir çift melek balığı vardı. O zamanki akvaryumum bu muhteşem balıklar için fazla küçüktü ama bu durum değişti. Hayatım boyunca meleklerle olan birlikteliğimde sadece birkaç kesinti oldu.
O zamanlar bu balıkların bilimsel isimleri hakkında farklı görüşler vardı. Ve geniş yaşam alanları yüzünden durum hala böyle. Daha yeni yerel formların keşfi, bu türlerin çeşitliliği üzerinde ciddi bir sistematik çalışma eksikliği ile birleştiğinde kaba bir sonuç verse de kesinleşmiş bir durum yok. Bu yüzden büyük ölçüde sistematik argümanlardan kaçınacağım çünkü bu makalenin kapsamı dışında olacaklar ve hiçbir yeni katkı sağlamayacaklardır.
Ben küçük bir çocukken melek balıklarımın Pterophyllum scalare bilimsel adına sahip olmaları benim için yeterliydi. Ayrıca adı doğru telaffuz edebilmekten son derece gurur duyardım. Sonraki keşiflerde Pterophyllum eimekei gibi daha küçük türlerin ortaya çıkması bile beni rahatsız etmedi. Kısa süre sonra bu iki formun birbirinden farklı olmadığı düşünüldü. İthalat olmadığı dönemde bile rahatlıkla çaprazlandılar.
[B]Veiltail, Smoke ve Ghost[/B]
Sonradan ortaya çıktı ki melekler yüzgeç ve renk konusunda yüksek bir değişiklik potansiyeline sahipler. Önce Gera Thüringen isimli üreticiden gelen ve bugün unutulma noktasına gelen veiltal (peçe kuyruk) melekler değerlendi. Sahiplerine güzel paralar kazandırdı, ta ki deformasyonun değer görmediği günümüze kadar. Sonra sıra siyah meleklere geldi ama bu dejenerasyon gözle görülür miktarda değişiklik ortaya koyamadı. Aynı şey diğer türlerin bir dizi siyah versiyonu için de geçerliydi. Örneğin Hoplosternum'da siyah örnekler kördü (Hoplosternum: güney Amerikan zırhlı yayın balığı). Saf siyah üretimlerde ciddi oranda kısırlık da görüldü.
Orijinal ve siyah meleklerin çaprazlanmasından Smoke melekler elde edildi. İnsanlar deforme olmuş veya hayatta kalmayacak embriyolardan kaçınmak için tekrar tekrar smoke meleklere yöneldiler.
Hans-Joachim Franke ile 1960’ların sonunda Çekoslovakya’ya yaptığımız yolculuk sırasında bir arkadaşımızın evinde ilk defa marble melek gördük. Jochen geçimini balık üretiminden sağlıyordu ve bu balıklardan birkaç tane aldı ve çok güzel satış yaptı. Ben bu varyetelerin doğal olanların yerini alamayacağını düşündüğüm için almayı düşünmemiştim.
Kısa süre sonra Franke, siyah nesli canlandırmak için Marble ve Siyah meleği çaprazladı. İşte bu yüzden bugünlerde siyah melek çiftleştirdiğinizde altın melek yavruları da ortaya çıkar. Muhtemelen az önce bahsettiğim çiftleşmedeki genlere kadar gidilip, yavrular bu genleri alıyorlar. Bugünlerde homozigot (Bir karakteri kontrol eden iki alel gen birbirinin aynı olması, XX, OO gibi) nesil, yani doğru üreyen balıklar pahalı bir lüks haline geldi. %100 siyah nesil elde etmenin tek yolu buydu.
Ancak yapay varyetelerin üretimi hız kesmeden devam etti. Potansiyel büyüktü; hayalet melek, zebra melek, yarım ay melek, beyaz melek, beyaz inci melek, siyah melek, kırmızı melek. Kızıl melekler, Kamsdorf’dan Frank Wilhelm'in yoğun üretim çalışmaları sonucunda ortaya çıktı. Kendisi uzun süreli yapay seçilimle marble melekleri kullanarak koi melek ve red devil melekleri üretti. Saf kırmızı yavrular bile elde etti, ancak balıkların sadece göbek bölgesine kırmızı rengi sabitlemede başarılı olabildi.
[B]Toplu Üretim[/B]
İnsanlar balıkları estetik nedenlerle beslemeye başladıklarından beri değiştirilmiş formların hangisinin daha güzel görüneceği konusunda anlaşmazlıklar doğdu. Bugün petshoplarda melek olarak satılan balıkların birçoğunun yüzgeçleri ciddi şekilde kısaltıldı. Şu anki halleri gerçek melek formundan çok uzakta. Dorsal ve anal yüzgeçleri kütük haline geldi, ventral yüzgeçleri ise tirbuşon gibi büküldü. Renk ve desenleri ise yıkanıp soluklaştırılmış bir halde.
Bunun nedeni genellikle sıkışık koşullar ve\veya dengesiz beslenme koşullarında yetişme. Su değişiminin az ve yetersiz olması da bu duruma katkı sağladı. Bu tip seri üretim modelleri asla en güzel ürünü yani canlıyı ortaya çıkaramaz. Diğer birçok balık türü de, meleklerinki kadar kötü olan yetiştirme koşulları altında gelişemez. Bu tür dejenere gruplarda iyi balıklar elde etmek için birkaç nesil geçmesi gerekir. Ventral yüzgeçlerin deforme olması neredeyse her zaman yapay yetiştirmeyi veakriflavin kullanıldığını gösterir. Bu balıklarımızdaki bazı hastalıklar için sıklıkla ilaç olarak kullanılan bir fungus ilacıdır. Hücre bölünmesini önler ve böylece embriyonun gelişimi sırasında hasara neden olur. Ayrıca, bu özellik nedeniyle kanserojen olarak sınıflandırılır ve yemek için üretilen balıkların üretiminde bir ilaç olarak kullanılamaz.
Eğer melek balıkları yapay olarak yetiştirilecekse ve profesyonel bir balık yetiştiricisinin bunu basitçe yapması gerekiyorsa, metilen mavisi kullanılmalıdır. Nispeten hafif bir oksitleyicidir ve açık mavi seviyelerde kullanıldığında hasara neden olmaz.
Tabi ki asıl başarı meleklerin kendi yavrularına bakmalarıdır ama bu hemen olmayabilir. Öncelikle bir grup melekten uyumlu bir çiftin eş seçmesi beklenir, akvaryum yeterince büyükse doğru bir akvaryum tasarımıyla diğer melekler de akvaryumda kalabilir. Aynı akvaryumda kalmaları, çiftin yumurta bakımı içgüdüsünü de uyandıracaktır. Doğal olarak, bu tür çiftleşmeler çok daha az yavru verir. Ancak ortaya çıkan görüntü fazlasıyla tatmin edicidir.
[B]Peruvian Altums[/B]
Onlarca yıldır, çoğunlukla vahşi yakalanan meleklere akvaryumlarımda bakma fırsatı buldum. Rio Nanay’da yaşayan Peru Altumu ile bazı garip deneyimler yaşadım. Bu tür Venezüella ve Kolombiya'da bulunan Pterophyllum altum ile ilgisi olmamasına rağmen, dik alın profilleri yüzünden altum olarak adlandırılır. Bir ithalattan birkaç örnek aldım ve kısa süre sonra yavrularım oldu.
İkinci nesil yavrulardan dört tanesi ten rengi ile kırmızı arası bir ana renkte ve birkaç siyah çizgiyle doğdu. Gözleri koyu renkti yani albino değillerdi ama muhtemelen ksantik yani sarı örneklerdi. Bunların dördü de dişiydi. Siyah benekler belirgin şişliklere-tümörlere dönüştüğünde daha yeni erişkin hale gelmişlerdi ve kısa süre içinde öldüler. Diğer damızlık balıklarımdan böyle yavrular gelmedi.
Ne yazık ki akvaryumda üreyen örnekler git gide daha saldırgan hale geldi ve yeni yavrular gelişme göstermedi. 2 metrelik bir akvaryumda erkek balığım dişiyi öldürünce vazgeçmeye karar verdim.
[B]Kırmızı Sırt (Red-Back) Melek[/B]
Manucapurudan gelen yeni nesil kırmızı sırt meleklerden oldukça umutluydum. Manaus’a bu kadar yakın bir balığın bu kadar uzun süre fark edilmemesi anlaşılamaz bir durumdu (Manaus: Brezilya sınırlarındaki bir amazon bölgesi). Bu tür muhteşem olmanın yanında şimdiye kadar beslediğim en barışçıl melek türüydü. 11 üyeden oluşan bu grubu birkaç pleco (cüce vatozla) ile aynı akvaryumda besledim.
Üç çift eş zamanlı olarak birbirine 30 cm’den daha yakın plastik tüplere yumurtladı. Tüm çiftler yavrularını gezdiriyordu hatta kendi ebeveynlerini bırakıp diğer grubun arasına giren yavrular bile oldu.
Manacapuru meleklerinin diğer örneklere göre daha çabuk yaşlandıklarını gözlemledim. 2-3 yıl içinde yaşlanma belirtileri gösterdiler. Yumurtlama dönemleri arası süre artmaya başladı. Ne yazık ki bu tür git gide daha az görülmeye başlandı. Umarım bu muhteşem balıklar çaprazlamalar sonucu ortadan kaybolmaz fakat Manacapuru melek adında hiç de Manacapuru’ya benzemeyen türler görmeye başladım bile. Bunun nedeni muhtemelen yetiştiricilerde yaygın olan sabır eksikliği; bu türün bakımı çok da kolay değil. Yüksek sırtlı, yüzgeçli çekici türleri yetiştirmek için geniş üretim alanları gerekli.
[B]Surinam Altum[/B]
Birkaç yıl önce, Surinam'dan kırmızı kahverengi lekeli bir melek balığı türü geldi. Kırmızı noktalı Surinam altumu olarak isimlendirildi. Mavi-mor yüzgeçlere sahip bu görkemli meleklerin Altumlarla hiçbir ilgisi yoktu, ancak büyüyen yavrular çok benzer görünüyordu.
Peki Surinam’a nasıl geldiler? Arend van den Nieuwenhuizen bana dedi ki bir zamanlar balık sevkiyatı yapan ve Manaus’dan gelen bir uçak başkent Paramaribo’da mahsur kalmış. Balıklar için üzücü olan uçaktaki tüm balıklar yakındaki bir göle dökülmüş. Şimdilerde o gölde melek ve cardinal tetralar görülmekte. Benim aldığım balıklar acaba bunlar mı?
Nereden gelirlerse gelsinler güzel balıklardı buna rağmen başlangıçta büyük sorun oldular. Vahşi örneklerin kafa kısmı ve sırt yüzgecinin altında korkunç kopmalar oldu. Geçici olsa da en iyi çözüm bu alanlara potasyum permanganat sürülmesiydi. Üretilen ilk nesilden bir kısmı bu garip yaralanmalardan öldü. Fakat hastalık aşılmış gibi göründü.
Diğer bazı türlerin de zorlukları vardı. Rio Negro bölgesinde Pterophyllum altum ile bağlantılı birçok akraba melek bulunmaktadır.
[B]Altum Melekleri[/B]
Altum kelimesi bile akvaryum severleri özellikle melek hayranlarını mest etmeye yeter. Birkaç yıl önce, Soest'teki Dr.Norbert Menauer’de yavru büyüten bir Altum çifti gördüm (aslında bir üçlüydü — çift yalnız bir balık eklenmesine izin verdi.). Sürü olma davranışlarını terk edeli uzun zaman geçse de bizi görünce üzerimize saldırdılar. Bir grup balığa bagajımızda yer vardı, biz de bu fırsatı kaçırmadık. Yakalanan vahşi türlerin Venezuella’da bulunan Puerto Ayacucho bölgesindeki Rio Orinoco’dan olduğuna inanılıyor. Vücut formu üst Orinoco’dan gelen gerçek Pterophyllum altumdan çok daha kompakt ve daha kaslıydı.
Ancak yoğun çabalara ve 1400 litrelik bir akvaryuma rağmen, ben de Dr. Menauer de hiçbir başarı elde edemedik. Kurlaşmanın başlaması ve seçilen yumurtlama alanının temizlenmesinden sonraki gün her şey bitmişti. Fakat balık harika bir canlıya dönüştü, çok iyi bakıp bol yemlemeye devam ediyorum. İyi beslenme, çifte kondisyon kazandırmakta ve yavruların büyütülmesinde vazgeçilmezdir. Menülerinde cyclops, su piresi, moina, cam kurdu ve sivrisinek larvası gibi yemler var ve sadece donmuş halde de değil. Ne yazık ki, bu mükemmel menü Altumlarım için yeterli değildi. Hatam neydi? Heckel Discus'da olduğu gibi gelecek nesil yavrularda başarıya ulaşmak ender görülen bir şey miydi? Cevaba denemeye devam ederek ulaşabiliriz!
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/78942/220320201846101.jpg[/IMG]
[B]Blackwater Altumları[/B]
Geçtiğimiz yıl nihayet Río Atabapo’da ağa yakalanmış blackwater altumlarını su altında görebildim. Dr. Menauer tarafından yetiştirilen balıklar muhtemelen Orinoco'da yaşayan bir popülasyondan geliyor. Muhtemelen Orinoco'nun bir ivinti yeri nehri olduğu Puerto Ayacucho'da (ivinti yeri: bir akarsuyun, yatağındaki çok eğimli kesimlerde ya da artık oldukça düzleşmiş eski eğim kesintisi üzerinde, kaya döküntüleri arasından köpürerek hızla aktığı yer). Ancak Güney Amerika'da sadece blackwater, whitewater(ivinti yeri) ve berrak su nehirleri değil, aynı zamanda Puerto Ayacucho'da olduğu gibi karışık su bölgeleri olduğu için bu aldatıcı olabilir. Güneye doğru iki büyük blackwater nehri Sipapo ve Atabapo nehirleri sularını Orinoco’nun üst kısmına boşaltırlar.
Atabapo’nun 4.5 pH ve 30 iletkenliğindeki blackwaterı Orinoco’dakinden çok daha yoğun. Bej-kahverengi taban renkleri de Orinoco balıklarının mavi-yeşilinden farklıdır. Maalesef, Venezuela'dan balıkları ihraç etmemize izin verilmedi. Oradan ithalat gittikçe azalıyor.
Bize ulaşan balıklar genelde Kolombiya ithalatı oluyor. Yaşadıkları alçak bölgelerden Kolombiyanın başkenti Bogota gibi dağlık bölgelere nakledilmek genelde altumlar için ölüm cezası anlamı taşır. Bu rakımda, ısıtılmamış akvaryumlarda, her şey bu balıkların ne kadar hızlı gönderileceğine bağlıdır. Hassas altumlar soğuktan hayatını kaybeder, ölüm oranı %100’e ulaşır. Ama yakında sağlıklı altumlar elimize geçebilir.
Altumlar Almanyada başarılı bir şekilde üretilmeye başlandı. Umarım bu gelecek nesil yavrularda da sürer böylece bu balıklar akvaryumlarımızda kalıcı hale gelebilir.
[VID]https://www.youtube.com/watch?v=2JWFnniE8Yw[/VID]
[EDIT]muratdeg,2020-03-22 18:46:23[/EDIT]
Beğenenler: [T]125030,lemur[/T][T]13126,Cem Öcal[/T][T]220205,Alpay74[/T][T]45334,Aquapir[/T][T]232811,lgaquatic[/T]
Teşekkür Edenler: [T]125030,lemur[/T][T]13126,Cem Öcal[/T][T]45334,Aquapir[/T][T]236872,Guclu18[/T]
+1: [T]236872,Guclu18[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir