MALAWİ GÖLÜ ULUSAL PARKI

TeradorÇevrim Dışı

Özel Üye
Kayıt: 01/12/2010
İl: Ankara
Mesaj: 294

TeradorÇevrim Dışı
Özel Üye

Gönderim Zamanı: 29 Aralık 2010 15:34

Değerli Akvaristler,

Doğru yere başlık açıp açmadığımdan emin değilim ama araştırmalarıma dayanarak beslediğimiz malawi türü balıklarımızın memleketindeki tatil yöresi Ulusal Parktan bahsedildiğini okumadım.

Bende araştırmalarımda böyle bir makaleye rast geldim. Bölgeyi ve bölge halkının yaşantısını, Malawi Gölü Ulusal Parkı'na gezi amaçlı giden araştırmacı Dr. Faruk BUDAK ın gördüklerini kaleme aldığı yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.

Belki sizde bir gün gitmek ve değerli yüzen dostlarımızı ana şehirlerinde ziyaret etmek isterseniz buyrun ;

Bugün Monkey Bay’deki son günüm. Cape Mac Lear’e gidip Malawi’deki tek Dünya Kültür Mirası olan Lake Malawi National Park’ı görmem gerek. Kaldığım Venice Beach Lodge’un komşu olduğu balıkçı köyünün saz ve kerpiç kulübelerinin arasından asfalt yola çıkıyorum. Kalkmak üzere olan bir pikap var

Altı kilometrelik asfalt yoldan sonra Cape Maclear sapağından toprak yola giriyoruz. Yağmur mevsiminin başlamış olmasından dolayı yolun bazı yerleri yağmur suları tarafından yarılmış vaziyette. Bolca hoplamalı ve sallantılı bir yolculuktan sonra, onsekiz kilometrelik yarı asfalt, yarı toprak yolu tamamlayıp Cape Maclear’a varıyoruz. Burası da bir balıkçı köyü. Sağlı sollu, yarı kerpiç, yarı sazdan yapılmış köy evlerinin arasından devam ediyoruz. Zemin, göl kumu ile kaplı.

Pikabın son durağını öğrenmeye çalışmak gibi bir isteğim olmadığı için tüm köyü, dolayısıyla da tüm sahili baştan sona gezmiş oluyorum. Şöför nerede ineceğimi sorduğunda “aslında milli park için geldiğimi” söylüyorum. Bu, yeni müşterilerini alıp tekrar yola çıktığı zaman beni bırakabileceği anlamına geliyormuş. Her yolcu indirişimizde, ya da yeni yolcu alışımızda köyün küçük çocukları arabanın yanına gelip “hello” diyorlar. Hepsi de çok sempatikler.

1980 yılında Ulusal Park olarak olan Malawi Gölü Ulusal Parkı, sadece burada yaşayan ve dünyada başka hiç bir yerde bulunmayan benzersiz tropik balık çeşitliliğini korumak amacıyla kurulmuş. Ulusal Park, Afrika’daki en önemli tatlı su balıklarının doğal ortamı ve dünyada tropik derin su (Rift Vadisi Gölü) yaşamının korumaya alındığı ilk park.

Afrika’nın en büyük üçüncü gölü olan Malawi Gölü, dünyadaki birçok gölden daha fazla balık türünü barındırıyor. Bu tatlı sularda 500’den fazla balık türü yaşamakta ve yarıdan fazlası güneydeki park alanında bulunuyor. Balıkların büyük bölümü Malawi Gölü’ne has türler. Göl, özellikle küçük, renkli mbuna adıyla bilinen cichlid balığıyla tanınıyor. Bu balık kendi türü dışında bir tür ile çiftleşmez. Bu özelliği, parkın evrim çalışmalarında önemli bir gözlem alanı olmasını sağlıyor. Göl, ülkeyi boydan boya kesen Great Rift Vadisi’nin oluşturduğu büyük vadide yer alıyor. Cape Maclear köyünün çevresindeki alanların çoğu da park sınırları içinde. Köyün beş kilometre uzunluğundaki kumsalı Afrika’da çok ünlü.

Milli Parkın ana girişinde indiğimde peşime takılan genç, ısrarla teknesi ile karşıdaki adalara götürebileceğini söylüyor. Şnorkel yapmak istemiyorum çünkü soğukalgınlığım devam ediyor. Adaya gidip akvaryumu görmek iyi fikir olabilir. Fiyatı soruyorum. 25 dolar gibi astronomik bir cevap geliyor, hem de dolar olarak. Bu rakama asla gidemeyeceğimi söylüyorum. Rakam biraz sonra 1000 kwaça’ya iniyor (12 dolar).

Parkın küçük müzesi, görevliler eğitim toplantısında oldukları için kapalı. Eğitimin bitişini beklemek yerine John’un küçük teknesi ile milli park sınırları içindeki adalara gitmek daha akılcı geliyor. John’a en fazla 200 kwaça verebileceğimi söylüyorum. Bu, en baştaki rakamın onda biri. Biraz daha arttırmam için bastırıyor. En son 300 kwaça diyorum. Hemen elini uzatıyor. Şimdi doğal akvaryumdaki balıkları beslemek için biraz ekmek ve göl kartallarını görmek için de biraz balık satın almamız gerekiyormuş. Köyün fırınından el yakan küçük ekmeklerden alıyoruz. John da balık işini hallediyor. Kulübelerin arasından plaja çıkıyoruz. Karşımda harika bir plaj ve masmavi bir göl.

John’un çok farklı bir kürek kullanma stili var. Teknenin baş kısmına oturup ayaklarını suya daldırıyor ve bu pozisyonda kürek çekiyor. Tek kürek kullandığı için sık sık küreğin yönünü değiştirmek zorunda. Ada ile plaj arasında beş-altıyüz metrelik bir mesafe var. Adaya yaklaşırken suyun içindeki bir kayalığın üzerinden geçiyoruz. Mavi, yeşil renkteki balıklar rahatlıkla görünüyorlar.

John kıyıya yanaşmadan önce kartalları görmemizin uygun olacağını söylüyor. İnce uzun adanın ağaçlarla kaplı kıyılarında biraz daha ilerliyoruz. Ağaçların üzerinde beyaz başlı göl kartalları görünüyor. Yerel ismi “fishigo”. John torbadan bir balık çıkarıp 10-15 metre ileriye fırlatıyor. Kartallardan biri havalanıyor, müthiş bir pike yaptıktan sonra alçalıyor ve balığı kapıyor. Nefes kesen müthiş bir gösteri. Aynı gösteri, balıklarımız bitene kadar defalarca tekrarlanıyor.

Adanın karaya yakın olan ucu tamamen kayalık ama çıkış için uygun bir yer var. John tekneyi kolayca yanaştırıyor. Beni de indirdikten sonra tekneyi emniyete alıyor. Bir parça ekmek koparıp suya atınca 10-15 saniye içinde onlarca renkli balık, ekmeklerin etrafında toplanıyor. John suya girip ekmekleri avuçlarının arasından uzatıyor. Avuçlarına gelen balıkları kolayca yakalayıp suyun dışına alıyor ama dışarıda fazla kalmalarına müsaade etmeden balıkları tekrar suya atıyor.