kaya tuzu vs deniz tuzu
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
TUZ ve TUZLULUK
Tuz, acısu sistemleri için oldukça önemli bir bileşendir. Acısu sistemlerinde kaya tuzunun (hatta sofra tuzunun) kullanılabilirliği hakkında sorularla bu tarz ortamlarda sıklıkla karşılaşılabiliyor. O halde, tuzu biraz etraflıca ele almak zorunluluğu mevcut;
Tuz doğada iki farklı halde bulunur;
Eriyik halinde (ki bunlar da; deniz, göl ve yer altı suları olarak guruplanmakta)
Kuru kaynaklarda (ki bu da madenlerde “kaya tuzu” olarak bulunmakta)
“Acısu sistemlerinde hangisi kullanılmalı?” sorusunu yanıtlayabilmek için bir miktar işin kimyasına girmek ve tuz kaynaklarının oluşum ile ilgili kaynakları değerlendirmek gerekiyor.
Kaya tuzu yataklarının oluşumu “Bariyer Teorisi” ile açıklanabilir ve teorinin esası kısaca şöyledir; Çeşitli jeolojik olaylar sonucu oluşan iç denizlerin sıcak ve kurak iklim altında buharlaşıp tuz ayrışmasına sahne olmalarına sıkça tanık olunur. Ancak bu iç denizlerin açık denizlerle bağlantılarını tamamen kaybederek her zaman kapalı bir deniz sistemi olduklarını düşünmek doğru değildir. Bunların çoğu kez açık deniz bağlantıları vardır ve bu bağlantı jeolojik devirlerde bir jeolojik bariyer olarak davranmıştır. Bu bariyerler zaman zaman iç denizde buharlaşma yolu İle kaybolan sudan daha az suyun açık denizden iç denize akmasına izin verir. İç denizin bulunduğu havzanın yavaş bir şekilde çökmesi buraya açık denizden devamlı tuzlusu (tuz) taşınmasını sağlar. Bu tuz taşınımı, bariyerin hareketine göre hızlanmakta veya yavaşlayabilmektedir. Böylece, iç denizde birkaç metrelik tuz tabakası çöktüğü zaman, açık denizden gelen tuzlu sular yeni bir tabakanın oluşumunu başlatır ve yüzlerce metre kalınlığında tuz tabakaları oluşabilir. Tabakaların oluştuğu havza, jeolojik bariyerin ortadan kaybolmasıyla denizin baskınına uğrar ise, oluşmuş tuz yatakları yükselen denizin getirdiği killi çökeltilerin altında kalır ve aşınıp taşınmadan korunur. Bariyerin tekrar işlevine başlaması durumunda da bu kil tabakasının üzerinde ikinci bir tuz yataklanması oluşabilir.
Ayrıca hepimiz, izlediğimiz belgesellerden aşinayız ki kara parçaları sabit değil hareket/devinim halindeler. Anadolu’nun jeolojik tarih boyutlarında oldukça yakın geçmişinde, henüz 5-10 milyon yıl önce denizle kaplı olduğu bilinmekte. Dolayısı ile Anadolu’nun çeşitli yerlerinde (Çankırı, Çukurova, Erzincan, Siirt, Sivas, Van) kaya tuzu madenlerinin bulunması olağandır.
Peki Kaynağı deniz olan kaya tuzunun kullanılmasına neden karşı çıkılıyor? Yukarıda anlatılan süreçte, açıkdenizle bağlantısı kısıtlanmış “buharlaşma havzası”nda hapsolan deniz suyu içinde önce çözünürlüğü az olan karbonatlar, sülfatlar, çökelir ve kalker ve alçıtaşı formasyonları oluşturur. Sodyum, potasyum ve magnezyum tuzları ise daha sonraki aşamalarda çökelir. Haliyle tuzlusuyun içeriği farklı katmanlar halinde ayrışır. Sanırım şimdi “sentetik tuzlar”la “kaya tuzları” arasındaki kompozisyon farkı anlaşılır olmuştur.
Ayrıca, ayrı havzalarda, farklı buharlaşma süreçleri ve lokal minerallerin eklenmesi vb farklı fiziksel ve kimyasal yapılar nedeni ile farklı kaya tuzu kaynaklarından elde edilen tuzlar da oldukça farklı kompozisyonlar gösterebilirler.
http://www.turkiyetuz.com/ adresinde, “Deniz Tuzu”, “Göl Tuzu” ve “Kaya Tuzu” konularında verilen tipik kimyasal kompozisyonları, örnek bir sentetik deniz tuzu ile mukayese edebilecek değişiklikler yaparak aşağıdaki grafiği oluşturdum. Asıl bileşenler bakımından tuzlar arasında ne fark var gözlemek mümkün. Ancak acısu ve tuzlusu sistemleri için oldukça önemli olan bazı tali/minör/eser elementler konusunu ayrıca ele almak lazım.
Eğer;
- kullanılan kaya tuzunun temizliğine/kaynağına güveniliyorsa,
- kimyasal atık ya da kentsel atık vb. kirleticilerle kontamine olmamışsa,
- deniz suyununun içerdiği ve kaya tuzunda bulunmayan önemli katkıları (karbonatlar vb) ayrıca eklemek mümkünse,
Sentetik tuz ile birlikte belli bir oranda kullanılma riski alınabilir. Ancak, kaya tuzu kullanımını, özellikle sülfatlar ve diğer element katkıları ile birlikte kullanmak gerekir. Özellikle yüksek saflıkta “yedi sulu magnezyum sülfat” (MgSO4.7H2O - kimi yerlerde epsom tuzu ya da İngiliz tuzu olarak da geçiyor) katkısı ile zaman zaman kaya tuzu ve deniz tuzunu belli oranlarda karıştırarak kullanıyorum.
Tuzluluk, suda ne kadar tuzun çözünmüş olduğunu gösteren bir ölçüdür. Ölçümü güç olduğu için birçok akvaryum meraklısı suyun tuzluluğunu yoğunluk cinsinden ölçer ve kullanır. Saf suyun yoğunluğu 1,000 kg/lt’dir (gr/cm3 ya da ton/m3). Tuzlusu içinde çözülmüş tuz içerdiği için daha yoğundur. Tipik bir deniz suyu 1,025 yoğunluğundadır. Bu 1 litresi 1,025 kg’dır anlamına gelir.
Suyun yoğunluğunu ölçmek için hidrometreye ihtiyaç vardır. Akvaryumlarda kullanılmak amacıyla üretilmiş birçok hidrometre 20-25 derece sıcaklıkta kullanmak için kalibre edilmiştir. En yaygın tür gösterge şeklinde bir ibresi olan tiptir. Bunlar küçük plastik aletlerdir. İçine yoğunluğu ölçülecek su konulur gösterge ibresinin üzerindeki hava kabarcıkları kurtarılır. İbrenin gösterdiği değer okunur. Daha ucuz olabilecek diğer bir tip yüzen tiptir. Bunlar cam tüpten yapılan ve alt tarafında ağırlık bilyeleri olan termometrelere benzerler. Test edilecek suyun yüzeyine bırakılır, hareketsiz hale gelmesi beklenir ve battığı noktadaki yoğunluk değeri okunur.
Suyun yoğunluğu bakılacak balık türüne göre belirlenmelidir. Tatlısu ucundan gelen gökkuşağı ve kribensis gibi balıklar, birçok tatlısu bitki türü gibi 1,005 yada daha az bir yoğunluktan hoşlanırlar. Daha çok deniz ortamında bulunan puffer türleri ve yarasa balıkları 1,010 üzeri bir yoğunluğu severler. Gene de birçok acısu balığı 1,000’dan 1.025’e kadar olan bölgenin tamamında çok mutlu olmasalar da kayda değer bir periyod için tolerans gösterirler. Bu balıklar: velifera, black moly, uykucu goby, mono, scat, archer gibi balıklardır.
Eğer hazılanılan suyun yoğunluğunu ölçmek için bir ölçüm aleti yoksa, tuzun prospektüsüne göre hazırlanacak karışım ile oynayarak bu sağlanabilir. Tam deniz suyu yapmak için kullanılacak tuz miktarı 10 misli fazla tatlısu içinde eritilirse 1,002-1,003 civarında yoğunluk elde edilecektir. Eğer tam oranın yarısı kullanılırsa yoğunluk 1,012 civarı olacaktır, vs.
Litre başına bir çay kaşığı tuz gibi ölçekler genellikle kullanılmamalıdır. Tuz paketi açılınca havadan nemi kapan tuz genleşecektir. Böylece hacimsel ölçek yanılmaya yol açacaktır. Bu nedenle bu tür ölçeklere bu yazılarda yer verilmeyecektir. Genel bir not olarak bir litre deniz suyunda 35 gram deniz tuzu bulunur.
Tuzlu su mutlaka ayrı bir kapta hazırlanmalıdır. Asla ve asla akvaryuma doğrudan dökülmemelidir. Bütün tuzlar aynı hızda ve oranda çözülmez. Çözülmeden kalan tuz ise balığa zarar verir. Tuzlu suyu karıştırmak için en iyi yol hava taşı ile havalandırarak ve sirkülasyon sağlamak yoludur. Eğer su dinlenmiş su ise en az 20 dakika gibi bir süre bu şekilde havalandırılarak tuz eritilmelidir. Eritme kabının dibinde çökelti kalmamalıdır.
Tuzlu su oldukça korroziftir yani metallerin çok hızlı paslanmasına neden olur. Bu nedenle kullanılan malzemelerin metal olmamasına özen gösterilmelidir.
Saygılarımla,
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir