Hobimizde çok mu evhamlıyız?
Önceleri, kurulumda 2 gün su dinlendirme ve 50 litre akvaryuma 1 fincan kaya tuzu, 5 damla metilen mavisi, rutinde ise standart olarak iki haftada bir filtre (iç) temizliği, 3 ayda bir dipten 10 cm su çekimi ve 3-4 damla metilen mavisi ile sorunsuz olarak hobimi sürdürüyordum. Akvaryum.com'la tanıştıktan sonra "ben ne yapmışım" demekten kendimi alamıyorum. Ya balıklar çok hassaslaştı, ya da biz hassaslaştırdık, bunu anlayamıyorum.
Bu durumu biraz da kırsal kesimde ve şehirde büyüyen çocuklara benzetiyorum. Hani kırsalda "saldım çayıra, mevlam kayıra" mantığı vardır ya... Çocuk tozun, pisin içerisinde, soğukta, müthiş bir bağışıklık sistemi sağlar; ama şehirde pamuklara sarılıp, sarmalanır ve alerjinin ve hastalığın pençesinden bir türlü kurtulamaz...
Elbette ki yaşam söz konusu olunca "olmazsa olmaz" koşullar vardır, ama balıklarımızı bu denli sevdiğimiz için mi bu kadar hassas davranıyor ve doğal seleksiyonu bozuyoruz?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Benimde benzer bir hikayem var. Lise yıllarında benimde akvaryumum vardı yani 16 - 17 yıl önce. Arkadaşın dediği gibi suyu sadece eksileni tamamlardım dip çekimi filan hiç duymamıştım. En ufak bir sorunda hemen ilaç kullanırdık, olmazsa olmaz metilen mavisi devamlı eklerdik. Yok yararlı bakterilermiş filan öyle birşeyde yoktu. (daha doğrusu bilmiyorduk) Akvaryumu komple 6 - 8 ayda bir döker, siler, temizler yeniden kurardık. Üstelik camlardaki yosunu ve lekeleri çıkarmak için toz vim kullanırdım. İşin tuhaf tarafı balıklarım şimdikinden daha sağlıklıydılar. Şimdi bende yeniden başladım ve forumdan epey bilgi edindim. Daha önce yaptıklarımızla şimdi yapılanları karşılaştırınca bi tuhaflık olduğu hissine kapılıyorum bazen. Ama nerde!!
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Akvaryum hobisiyle yakından ilgili olmayan bir kişi gördüğü akvaryumu ilk olarak temizlik yönünden inceler. Pırıl pırıl dekorasyon malzemesi ve camlar elbette dikkat çekicidir ancak tüm bunlar akvaryumun geçer not alması için yeterli olmamalıdır.
Akvaryum tertemiz olsa bile içerisindeki suyun kimyasal özellikleri balıklar için uygun olmayabilir.
Çiklitlerin akvaryum hobisinde yaygınlaşması sayesinde su kimyası hakkında bilgilerimiz arttı. Canlı doğuranların çok popüler olduğu geçmiş yıllarda pek fazla kişinin haberdar olmadığı amonyak, nitrit ve nitrat değerleri bir anda dilden dile dolanmaya başladı. Bu maddeleri ölçmek için satılan test kitleri, tampon solüsyonlar vb. ile hobicilerin evlerine mini laboratuvar kurduğunu söyleyebiliriz. Ancak konuyu sadece bu yönden ele almak yanlış sonuçlara da yol açabiliyor...
Sonuçta ilgilendiğimizin bir canlı olduğunu ve bu canlının vücudunda sayısız reaksiyonun gerçekleştiğini unutmamamız gerekiyor. İnsanoğlu her konuya kendi bildiği taraftan yaklaşma eğiliminde olsa bile gerçekte işleyiş bizim şu an için bilmediğimiz pek çok şeyden etkileniyor olabilir.
Hobide giderek artan sayıda "uzman" kişinin su kimyası hakkında formüller, reçeteler yarattığını gördükçe bunu vurgulama ihtiyacını hissediyorum.
Bir canlıyla uğraşırken izleyeceğimiz yol, bir motorla uğraşırken izleyeceğimiz yoldan farklı olmalıdır. Yani kullanacağımız yakıtın oktanı, motor yağının numarasına benzer bilgileri biraraya getirmek bu alanda net bir şekilde başarıya ulaşma anlamına gelmeyecektir.
Akvaryum dünyasında tanınan balıkların büyük çoğunluğu doğadan seneler önce kopmuştur ve uzunca bir süredir insan eliyle üretilmektedir. Bu balıklar adaptif mekanizmaları sayesinde yeni yaşam ortamları sayabileceğimiz akvaryum dünyasına, dolayısıyla ortalama su koşullarına uyum sağlamışlardır. Bu canlıları besleyen hobiciler doğal yaşam ortamlarına benzer akvaryum koşulları yaratmak uğruna bence bazen balıklara bilmeden de olsa kötülük etmektedirler. Sıradan su koşulları altında yaşatılabilecek hatta üretilebilecek pek çok balığın sürekli su koşullarıyla oynanan akvaryumlarda ne derece rahat ettiklerini kestirmek oldukça güç...
Sonuç olarak; pH, GH, KH değerlerini, balık için uygun olduğunu düşündüğümüz değerlere getirmek için gösterilen çabanın büyük kısmının gerekli olmadığını düşünüyorum.
Kurduğumuz akvaryumda beslediğimiz türlerde istenen görünüm ve davranışları gözlemliyemiyorsak su kimyasına dalıp, stres ve uygun beslenmeyi gözardı etmemeliyiz. Özellikle stres faktörü bence yeterince önemsenmiyor ya da yalnızca bozuk su şartlarının neden olduğu stres dikkate alınıyor.
Alıntı:Görkem YararbaşÜye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Onur Bey,
Sizin şahsınızda yanlış anlaşıldığımı düşündüğüm bir noktaya değinmek istiyorum: Yazdığım yazının son bölümünde "olmazsa olmaz" koşullardan bahsediyorum ki bu bahsettiğiniz "bağışıklık sağlanması mümkün olmayan" koşullardır, ama bu noktada da uzun vadede seleksiyonun olabileceği düşüncesindeyim.
Elbette bir takım koşullar sağlanmadığı sürece gözümüz gibi baktığımız balıklarımıza uygun koşullar sağlayamayız. Nasıl ki yaşadığımız şehir ortamı bizlerin yaşam kalitesini düşürüyorsa, aynı şey balıklarımız için de geçerli. Elimizden geldiğince onların doğal koşullarını sağlamaya çalışmıyor muyuz?
Doğru, balıklarımız pek çok su değerinde yaşamlarını sürdürebiliyor, ama o kadar... Benim hobiye başladığım dönemde çöpçü balığı üretmek hobicilerin değil, profesyonellerin işiydi. Ama şu an pek çok hobici bu işi başarır düzeyde. Niçin; çünkü gerekli değerleri ve koşulları biliyor, ona göre ortam hazırlıyor.
Geçenlerde "lepisteslerin eskisi kadar dayanıklı olmadığı" konusunda okuduğum bir yazı üzerine geçmişte yaşadıklarımı gözden geçirdim ve kafamda bu şekilde bir kanı oluştu.
Saygılarımla...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Serdar Bey,seleksiyon elbette vardır ancak bu gen havuzunun izin verdiği ölçüde gerçekleşir.Ben yavaş yavaş dayanma sınırlarını değiştiririm mantığıyla 5 pH ta yaşayan balığı zamanla 7 pHa uygun bir moda getiremezsiniz.Çünkü bu mantıkla bize yeterli süre verildiği takdirde 0-14 pH aralığında kademeli olarak düşürür veya yükseltiriz.Bunları sınırlayan ise genlerdir.Aynı şekilde suyun asitliği veya bazikliği birçok şeyi birden etkilemektedir.Sudan mineral alımı,yüzeydeki hücrelerin işleyişleri,hormon seviyeleri vs daha bir çok şey ile etkileşim halindedirler.Bu sadece pH ile de sınırlandırılamaz.Daha çıkarım yapamadığımız birçok şey bir anda çalışmaktadır ve sistemler çok kompleks işler.Lütfen beni yanlış anlamayın,ben sadece kolay balıklar için bunun geçerli olduğunu düşünüyorum.Aynı şeyi çok farklı koşullarda yaşayan balıklara uygulayamıyorlar malesef.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir