Uv Hakkında Detaylar


braweheartÇevrim Dışı

Kayıt: 26/12/2011
İl: Istanbul
Mesaj: 330
braweheartÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 20 Ocak 2016 12:45
Başlıca kaynağı güneş olan elektromanyetik radyasyon, dünyayı sürekli etkilemektedir.
Elektromanyetik radyasyon; gama ışınları, X ışınları, ultraviyole
(UV) ışınları, görünür ışık, infrared ışınlar, mikrodalgalar ve radyo dalgalarından
oluşur. Elektromanyetik radyasyonun dalga boyu azaldıkça, radyasyon enerjisi
artar. Gama ışınları ve X ışınlarının enerjisi görünür ışıktan ve infrared dalgalardan
daha fazladır.
Elektromanyetik radyasyonun çoğu formu canlılara, özellikle de mikroorganizmalara
zararlıdır. Bu ışınlar bir organizmaya geldiğinde, enerji hücresel elemanlarca
absorbe edilir, hücre hasarına veya hücrenin ölümüne neden olabilir. Bu
özellikle dalga boyu düşük yüksek enerjili elektromanyetik radyasyon olan gama
ışınları, X ışınları ve UV ışık için geçerlidir. Gama ve X ışınları moleküllere elektron
kaybettirdiği için “iyonize radyasyon” olarak adlandırılır. Canlı sistemine oldukça
zararlı olan iyonize radyasyon ve UV radyasyonun yüksek enerjili kısa dalga
boyları atmosferde tutulduğu için doğada yaygın değildir. Atmosferdeki bu
elenme yeryüzündeki canlı sistemi için önemlidir.
İyonize radyasyon ve UV radyasyon mikroorganizmayı öldürmek için ısıya gereksinim
duymamaları nedeniyle uzun zamandır mikrobiyal kontrolde kullanılan
yöntemlerdir. Ayrıca, dalga boyu çok daha fazla olan mikrodalga radyasyon ise
ortam yerine direkt hedefi ısıtarak etki göstermesi nedeniyle kısıtlı da olsa bir dezenfektan
ajan olarak kullanılmaktadır.
Ultraviyole Lambalarının
Kullanımı

[B]ULTRAVİYOLE[/B]
UV radyasyon görünür ışından kısa, X ışınından uzun dalga boyuna sahip
(yaklaşık 10-400 nm) bir elektromanyetik radyasyondur. UV radyasyon, dalga boyuna
göre; uzak-UV (extreme-UV, 10-200 nm) ve yakın-UV (near-UV, 200-380 nm)
olarak ikiye ayrılabilir. Yakın-UV insan sağlığına ve çevreye etkileri göz önüne
alınarak;
• UVA (uzun UV, longwave UV, siyah ışık; 315-400 nm),
• UVB (orta UV, mediumwave UV; 280-315 nm) ve
• UVC (kısa UV, shortwave UV, germisidal UV; 200-280 nm) olarak üç bölümde
incelenebilir.
UV radyasyon kısa dalga boyu ve yüksek enerjisi nedeniyle her çeşit mikroorganizmayı
öldürebilir. UV ışınının en büyük antimikrobik etkinliği 250-260 nm
(253.7 nm) dalga boyu bölgesindedir. Bu dalga boyu, DNA tarafından en etkin şekilde
absorbe edilen dalga boyudur. Hücresel DNA’larca absorbe edilen UV radyasyon
enerjisi, bitişik timin bazları arasında kimyasal kovalen bağlar oluşturarak
timin dimerleri meydana getirir. Ortaya çıkan bu timin dimerleri hücresel UV
hasarının başlıca mekanizmasını oluşturur. Bu UV nedeniyle oluşan timin dimerleri
DNA iplikçiklerinde katlanmalara neden olur, DNA’nın doğal helikal yapısı
bozulur. Bu durum hücre bölünmesi öncesi kromozom replikasyonunu güçleştirir,
genlerin transkripsiyonu ve ekspresyonu yapılamaz. Kromozom replikasyonu yapılabilse
bile üreyemeyen mutant hücreler ortaya çıkacaktır. Timin dimerleri ya-
şamsal fonksiyonları olan genlerde görüldüğünde, DNA replikasyonunu engellediğinde
öldürücüdür (Şekil 1). Belli koşullarda bazı organizmalar DNA hasarını
onarabilir ve üremenin tekrar mümkün olabileceği aktif bir duruma dönebilir. UV
ışınının şiddetinin çok yoğun olduğu durumlarda hasar çok yaygın olur ve bu durumda
onarım olanaksızdır. Onarım mekanizmalarından ilki, çoğu mikroorganizmaların
sahip olduğu ışıkla harekete geçen onarım sistemidir. Fotoreaktivasyon
denilen bu sistem, timin dimerlerini ayırarak etki gösterir. Fotoreaktivasyon gö-
rülebilir dalga boyundaki güneş ışığının katalizör etkisinin sonucudur. Şigella gibi
bazı bakteriyel patojenler fotoreaktivasyon sistemine sahiptir, fakat virüsler ve
bazı bakterilerde bu mekanizma yoktur. Bazı mikroorganizmalarda ışığa gereksinim
duymayan karanlık reaktivasyon (darkreactivation) denilen diğer bir onarım
sistemi bulunur. Bu sistemde timin dimerleri taşıyan kısa DNA zincirleri kesilip
atılır. Onarım belli bir sürede yapılabilir, bu süre içinde onarım olmazsa, hasar geri
dönüşsüz olacaktır.
UV radyasyonun antimikrobik etki mekanizmalarından bir diğeri de nükleotid
bazlarına hidroksil gruplarının eklenmesidir. 290 nm’nin altındaki dalga boylarında
çok az UV radyasyonun yer yüzeyine ulaşmasına rağmen, 325-400 nm arasındaki
dalga boyuna sahip UV radyasyon da mikroorganizmalara zarar verebilir.
Bu dalga boylarındaki etkinin triptofanın toksik foto-ürünlerine dönüşmesi ile olduğu
düşünülmektedir. UV radyasyonun bu direkt antimikrobik etkileri dışında,
ortamda ozon (O3) ve hidrojen peroksit (H2O2) gibi serbest radikaller oluşturarak
indirekt etkisinin de olduğu belirtilmektedir.
UV radyasyonun germisidal etkisi doza bağımlıdır. Işıma süresi arttıkça veya
ışıma şiddeti arttıkça (yüksek voltaj veya ışık kaynağına yakınlık) ölen vejetatif
hücre sayısı da artar. UV kaynağından belirli bir alana verilen ışığın enerjisi mikrowatt
(µW) olarak ölçülür. Mikroorganizmaların inaktivasyonunda, gerekli
enerji UV ışınının şiddeti ve ışınlama süresinin çarpımı ile hesaplanır (µW. saniye/cm2).
Bu inaktivasyon için gerekli enerji farklı mikroorganizmalar için deği-
şiklik göstermektedir. Vejetatif bakterilerde 1 log inaktivasyon için yaklaşık 2-6
mW. saniye/cm2 enerji gerekir. Bazı bakteriyel endosporlar sporulasyon sürecinde
oluşan proteinler aracılığı ile UV’den korunabilir. Bu spor proteinleri DNA’ya
bağlanarak konfigürasyonunu değiştirir ve böylece timin dimerlerinin oluşumunu
zorlaştırır. Bu da UV ile sterilizasyonda sporlu bakteriler için sporsuz bakterilerden
10 kat daha fazla doz gerektirir. Dolayısıyla bu ışınla sterilizasyon sağlamak
uzun süre almaktadır. Bu nedenle UV zayıf bir sterilizan ajan olarak kabul edilmektedir.
UV radyasyonun iyonize radyasyona göre penetrasyon gücü çok daha azdır.
UV ışınlar tozsuz hava ve temiz su içinden kolaylıkla geçmesine rağmen; sıradan
bir cam, kir ve yağ tabakaları, bulanık solüsyonlar, süt ve plastik gibi maddelere
etkin olarak geçemezler. Dolayısıyla UV ışınlar organizmalara direkt olarak geldiğinde
ancak etkili olabilmektedirler. UV kaynağı ile steril edilecek ortam arasında
herhangi bir engel bulunmamalıdır. Katı maddeler içindeki mikroorganizmalar
veya herhangi bir şekilde siperlenmiş, direkt UV ışınından korunmuş mikroorganizmalar
UV’den etkilenmeyeceklerdir.

[B]Ultraviyole Lambalarının Kullanımı[/B]
UV radyasyon, uzun süre ve yoğun temas sonucu insan derisinde eriteme neden
olmakta ve deri kanseri gelişimine yol açabilmektedir. Ayrıca UV lambasına
direkt olarak bakan bazı kişilerin retinasına ciddi zararlar verebilmektedir. Bu
dezavantajları nedeniyle UV radyasyon sadece bazı özel durumlarda bir sterilizan
ajan olarak kullanılmaktadır.
[B]UV Lambaları[/B]
Niels Ryberg Firsen infeksiyöz deri hastalıklarının tedavisinde güneşin UV
bakterisidal etkisini göstererek 1903 yılında tıp dalında Nobel ödülü almıştır.
1930 yılında Westinghouse UV lambalarını geliştirmiş ve germisidal etkilerinin
kanıtlanması için çok sayıda çalışma yapılmıştır. Sonuçta UV’nin virüsler, bakteriler,
mantarlar ve Mycoplasma üzerine inaktive edici etkisi gösterilmiştir. Ultraviyole
germisidal radyasyon [ultraviolet germicidal irradiation (UVGI)] denildi-
ğinde genellikle 253.7 nm dalga boyunda UV (UVC) kastedilir.
Günümüzde germisidal amaçla UV ışık kaynağı olarak genellikle kullanılan
lambalarda, cam bir tüp içindeki düşük basınçlı cıva buharı içinden akan elektrik
akımı sayesinde UV ışık üretilir. Bu lambalara “germisidal lambalar (UVC
lambalar)” denilmektedir. UV lambalar aydınlatmada kullanılan floresan lambalarla
aynı şekilde çalışır. İki lamba arasındaki fark; floresan lamba ampulü UV
radyasyonu görünür ışığa çeviren fosfor ile kaplanmıştır, UV lamba kaplı değildir,
böylece arkta üretilen UV radyasyonu geçirir. Germisidal lambaların yararlı kullanım
süreleri 1000-9000 saat arasında değişmekle birlikte, teknik özelliklerinde
belirtilmemişse ortalama 3000 saat olarak kabul edilmektedir.
Orta basınçlı lambalar 180-1370 nm dalga boyu aralığında radyasyon yayar,
dezenfeksiyon amaçlı kullanılabilir, fakat yaygın kullanılmamaktadır.
Pulsed UV (PUV) lambaları, düzenli aralarla atım tarzında (pulsing), yüksek
yoğunlukta çeşitli dalga boylarında UV (UVA, UVB) yayan cıvasız flaş lambaları-
dır. Yüksek güçteki ileri UV ışık lambalarının etkili kullanımı ve etkin enerji tü-
ketimi nedeniyle bu teknoloji giderek artan şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu
lambalar öyle yüksek enerjili atımlar (pulse) yayarlar ki, mikroorganizma içinde
biriken enerji mikroorganizmada ciddi bir ısınmaya neden olur ve hücre parçalanır.
Mikroorganizma üzerine bu parçalama etkisi nedeniyle PUV’nin kullanıldığı
mikrobiyal kontrol yöntemi “pulsed UV disintegration (PUVD)” olarak adlandı-
rılır. Bu yöntemin uygun kullanıldığında mikroorganizma sporlarını ve organik
bileşikleri 6 log azalttığı iddia edilmektedir.

[B]Ultraviyole Lambaların Mikrobiyal Kontrol Amaçlı Kullanım Alanları[/B]
[B]Su dezenfeksiyonu: [/B]Son dönemlerde içme suyu elde etmede ve arıtma tesislerinde
yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu amaçla ticari UV üniteleri
geliştirilmiştir. UV ışınının geçebildiği ince quartz tüpler içinden veya merkezdeki
UV lambanın etrafından geçen filtre edilmiş berrak suyun sterilize edilebildiği
bildirilmektedir. Böylece suya herhangi bir kimyasal madde eklenmeden ve tadı
değişmeden işlemden geçirilebilmektedir. UV’nin suyu dezenfekte edebildiği kabul
edilse de, üretici firmaların iddialarının aksine içme suyu elde etmek için kullanımı
halen tartışmalıdır. Ayrıca Giardia ve Cryptosporidium gibi daha büyük
organizmaları inaktive etmek için gerekli UV dozu bakteri ve virüsler için gerekli
olandan birkaç kat fazladır. Sonuç olarak, UV’nin dezenfektan etkinliğini artırmak
için ozon veya hidrojen peroksit gibi ajanlar ile birlikte kullanılması önerilmektedir.
Fotoreaktivasyona engel olmak için işlemden geçmiş suyun bir süre
ışıktan korunması uygun olacaktır.


[B]EK:[/B]
cam ne kadar UV ışığı engeller?

Görünür ışığa karşı geçirgen olan cam neredeyse tüm UVB ışınlarını emer. Güneş yanığına sebep olan dalgaboyu aralığı da budur, bu sebeple camın arakasında güneş yanığı olmazsınız bilgisi doğrudur.

Bununla birlikte; UVA, görünür bölge spektrumuna UVB’den daha yakındır. UVA’nın yaklaşık % 75’i sıradan camlardan geçmektedir. UVA, cilt hasarına ve kansere yol açabilen genetik mutasyonlara sebep olabilir. Cam, sizi Güneş’in cilt hasarı vermesinden koruyamaz. Bu olay iç mekan bitkilerini de etkiler. Evinizdeki bitkiyi dışarı çıkardığınızda yapraklarının yandığını hiç gözlemlediniz mi? Böyle yaptığınızda bitki, güneş geçiren pencere arkasında kalmayla kıyaslandığında dışarıdaki yüksek seviye UVA ışınlarına alışık olmadığından yaprakları yanar.

Kaplama veya boyama UVA ışınlarına karşı korur mu?

Cam bazı durumlarda UVA ışınlarına karşı korumak için işlemlerden geçirilir. Örneğin, camdan yapılmış güneş gözlüklerinin çoğuna kaplama yapılmıştır ve bu sayede hem UVA hem de UVB ışınlarını engeller.

Otomobillerdeki lamine ön camlar, UVA ışınlarına karşı tam olmasa da koruma sağlamaktadır. Yan ve arka otomotiv camları normalde UVA ışınlarına karşı koruma sağlamaz. Benzer şekilde evlerdeki ve ofislerdeki pencere camları da UVA ışınlarını çok fazla filtre etmez.

Cam renklendirme, camın geçirdiği görünür ışık ve UVA ışınlarının miktarını azaltır. UVA ışınlarına karşı hala geçirgendir ki ortalama olarak UVA ışınlarının % 60 – 70 kadarına izin verir.

Floresan Lambalardan ve Ultraviyole ışık

Floresan lambalar UV ışık yayarlar, fakat genellikle bir sorun oluşturacak düzeyde değildir. Bir floresan lambadaki elektrik UV ışık yayabilen bir gazı uyarır. Lambanın içi fosfor veya bir başka floresan madde ile kaplıdır ki bu maddeler ultraviyole ışığı görünür ışığa dönüştürür. Bu işlemde üretilen çoğu UV ya kaplama tarafından emilir ya da emilmeyerek camdan geçer. İngiltere Sağlık Koruma Kurumu, floresan lambaların oluşturduğu UV ışığının, UV ışınlarına maruz kalmış bir bireye etkisinin yaklaşık % 3 olduğunu belirtmektedir. Bireyin UV ışınlarına maruz kalması; ışığa ne kadar yakın oturduğuna, kullanılan ürünün türüne ve ne kadar süreyle maruz kaldığına bağlıdır. Floresan düzeneğine mesafenizi artırarak veya koruyucu giysiler giyerek maruziyeti azaltabilirsiniz.

Halojen Lambalar ve Ultraviyole ışık

Halojen lambalar az da olsa ultraviyole ışık yayar ve yapımında genellikle kuvars cam kullanılır. Çünkü gaz kendi akkor sıcaklığına ulaştığında sıradan camlar üretilen ısıya dayanamaz. Saf kuvars UV ışınlarını filtreleyemez, bu nedenle halojen lambalardan UV ışınlarına maruz kalma riski vardır. Lambalar bazen yüksek sıcaklık için özel camlar (UVB ışınlarını az da olsa engelleyen) veya katkılı kuvars (UV ışınlarını engelleyen) kullanılarak yapılır. Bazen halojen lambaların içi camla kaplanır. Saf kuvars lambadan gelen UV ışınlarına maruziyet; ışığın yayılmasını sağlamak için kullanılan bir dağıtıcı kullanılmasıyla veya lamba mesafesini artırılmasıyla azaltılabilir.

Siyah Lambalar ve Ultraviyole ışık

Ultraviyole ışık görünmezdir, ancak çoğu siyah lamba veya UV lamba az da olsa görünür mor yayar.
Siyah lambalarda (Ultraviyole lamba da denir) özel bir durum mevcuttur. Siyah bir lamba, ultraviyole ışığı engellemek yerine bu ışığı iletmek için tasarlanmıştır. Bu ışığın büyük bir bölümü UVA ışınlarıdır. Bazı ultraviyole lambalar spektrumdaki UV kısmını daha fazla iletir. Lambadan mesafenizi uzak tutarak, maruz kalma süresini sınırlayarak ve ışığa bakmaktan kaçınarak bu lambaların hasar riskini en aza indirgemiş olursunuz. Partiler için satılan çoğu siyah lamba oldukça güvenlidir.

KAYNAK: [URL]http://www.das.org.tr/kitaplar/kitap2007/yazi/nuri.ozkutuk-das-2007-yazi.pdf[/URL][EDIT]braweheart,2016-01-25 12:03:25[/EDIT]

Beğenenler: [T]81103,Kınayu[/T][T]175579,Sheyda27[/T]
Teşekkür Edenler: [T]176810,Kromatit[/T][T]175579,Sheyda27[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

KınayuÇevrim Dışı

[B]14703,1[/B]
Kayıt: 02/10/2009
İl: Istanbul
Mesaj: 21466
KınayuÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 21 Ocak 2016 12:14

Selamlar Metin bey
Ellerinize emeklerinize sağlık çok güzel paylaşım olmuş.Saygılar.

Teşekkür Edenler: [T]121139,braweheart[/T]
+1: [T]175579,Sheyda27[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

seniorÇevrim Dışı

Ziyaretçi Engelli
Kayıt: 27/11/2008
İl: Eskisehir
Mesaj: 609
seniorÇevrim Dışı
Ziyaretçi
Gönderim Zamanı: 21 Ocak 2016 12:58
Alıntının kimden yapıldığınında paylaşımın altına yazılması gerektiğini düşünüyorum..Gayet bilgilendirici bilimsel bir açıklama hazırlanıp,yayımlanmış.Ortada verilen bir emek olduğu açık..

[URL]http://www.das.org.tr/kitaplar/kitap2007/yazi/nuri.ozkutuk-das-2007-yazi.pdf[/URL][EDIT]senior,2016-01-21 13:01:40[/EDIT]

Beğenenler: [T]178658,yek67[/T][T]81103,Kınayu[/T]
+1: [T]81103,Kınayu[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir

braweheartÇevrim Dışı

Kayıt: 26/12/2011
İl: Istanbul
Mesaj: 330
braweheartÇevrim Dışı
Gönderim Zamanı: 25 Ocak 2016 12:02
[QUOTE=senior]Alıntının kimden yapıldığınında paylaşımın altına yazılması gerektiğini düşünüyorum..Gayet bilgilendirici bilimsel bir açıklama hazırlanıp,yayımlanmış.Ortada verilen bir emek olduğu açık..

[URL]http://www.das.org.tr/kitaplar/kitap2007/yazi/nuri.ozkutuk-das-2007-yazi.pdf[/URL][/QUOTE]

Aslında buna özellikle dikkat ederim,açtığım diğer konularda mevcut fakat burada çok uzun bir kaynakça vardı 1 sayfa kadar:) hal böyle olunca makeleyi okuyanların gözü korkmasın diye sildim.Malum okumak ve araştırmak bizde en zahmetli iş... Linki ekliyorum.Teşekkürler.

Beğenenler: [T]61711,senior[/T]

Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir